Yalanlarda bir ölüm hissi, bir ölümlülük tadı vardır- hayatta en çok nefret ettiğim ve tiksindiğim, unutmak istediğim şeydir bu. Yalan, bana acı çektirir, midemi bulandırır, sanki çürük bir şeyi ısırmışım gibi gelir.
Ossipon kötü bir haber verircesine, "Onlar arasında da kişiliği güçlü kimseler var." diye söylendi.
"Olabilir. Belli ki bu bir derece meselesi, çünkü mesela ben onlardan çekinmiyorum. Bu yüzden onlar benden güçsüzler. Güçsüz olmamaları da mümkün değil zaten. Onların kişilik yapısı, geleneksel ahlak anlayışı üzerine kurulmuştur, toplum düzenine dayanır. Benim kişilik yapım, doğal olmayan her şeyden arınmıştır. Onların elini kolunu bağlayan bir sürü yasa var, gelenek var. Onlar güçlerini hayattan alır; bu açıdan düşünülürse, hayat her türlü sınırlama ve hesaplarla kuşatılmış tarihsel bir olgudur; dört bir yandan saldırıya açık, karmaşık, örgütlü bir olgu. Oysa ben gücümü hiçbir sınırlama tanımayan, hiç kimsenin saldıramayacağı ölümden alırım. Benim onlara üstünlüğüm açıkça belli."
Güzel güneşli kış havasında yaza kıyasla daha büyük bir çekicilik vardır. Çünkü beklenmediktir ve ayazlıdır; ayrıca uzun sürmeyeceğini, süremeyeceğini bilirsiniz. Beklenmedik bir şans, göklerden gelen bir lütuf, bir talih kuşu gibidir.
Hiç bir korku açlığa karşı direnemez, hiç bir sabır onu aşındıramaz, açlığın olduğu yerde iğrenme varolamaz, hurafelere, inançlara, ilke diyebileceğimiz şeylere gelince de, bunlar rüzgarın savurduğu saman çöplerinden farksızdırlar.
Tuhaftır kadınların gerçeklere böylesine yabancı olmaları. Kendi dünyalarında yaşamaları...Fazla güzel bir dünya onlarınki;
Biz erkeklerin, dünyanın kuruluşundan beri iç içe yaşadığımız herhangi bir Allah'ın cezası gerçek, kalkıp yıkıverirdi dünyalarını.