Kendisi jurnal olunan adamdan beklenen kötülük ve zararı ortadan kaldırmak için görevden alma ve sürme gibi işlemler yapılmasını istese de, tecrübe ve gözlemlerime göre kimsenin hayatına, rızkına, geleceğine kastı yoktu.
Sultan II. Abdülhamid merhuma verilen jurnaller, Çırağan Sarayı'nın bodrumlarında depo edilmişti. İttihatçılar, bir birleri aleyhlerine jurnal vermiş oldukları için ayıplarını örtmek maksadıyla 1911 yılında bu sarayı yakmışlardır. Yıllarca metrûk kalan bu saray, son zamanlarda otel olarak kullanılmak üzere yenilenirken bahçesinden hâlâ cesetler ve kemikler çıkmıştır.
Sultan II. Abdülhamid’in yıllardır ithâmına vesile ittihaz edilen bu jurnalciliğin neticesi, nihayet bazı istenmeyen şahısların merkezden uzaklaştırılmasından ibâret olmuştur. Hem de maaşlı olarak!.. Jurnal sebebiyle bir tek şahıs asılıp kesilmemiş, hatta hapse bile atılmamıştır!..
"Maalesef, itimatsızlığın neticesi olarak jurnal ve sansür uygulamaları II. Abdülhamid döneminin özelliklerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Kantarın topuzu kaçmıştır.."