Tanrım duam şu ki her şey yeniden toprak olsun
Su toprak olsun
İnsan toprak gibi duysun yeri
Ay toprak olsun
Topraktan kaçanı toprak tutsun
Gün toprak olsun
Kabirler saltanatı toprak olsun
Kabirler, insanın benliğine sınırları gösteren biricik mekanlardır. Yalnız gitmeli oraya . Yalnızca gitmeli. İçten dışa , dıştan içe yürümeli. Topu topu bu , demeli. Az çok, eksik fazla, ne yaşanırsa yaşansın hepsi bu.
Gözü dönmüş hırslarımıza kabirler gösterilmeli. Al işte demeli. Sonun bu. Öfkelerimize kabirler gösterilmeli. Endişelerimize kabirler gösterilmeli. Al işte demeli. Neden korkuyorsun hayatta ? Başımıza gelmesinden korktuğumuz şeylerin en büyüğü bu ve bu bizim yazgımız. Yazgısını sevmeli insan. Razı olmalı. İncinmiş yanımıza kabirler gösterilmeli. İşte bu. İncitenlerin de incinenlerin de sonu.
.... Çoğu mezar taşında doğum ve ölüm tarihleri yazılıydı. İki taş ve iki tarih arasında bir hayat. Öyleyse ne önemi var insanın?
O' nun dışındaki herşeyin kırılışını simgeliyordu kabirler.
Neler yatıyordu bedenler maada toprak altında? Sırlar geldi ilk aklıma. İkinci aklıma gelen : ayrılıklar. Yalan ve dolanlar. İyilikler ve kötülükler. İnsan hikayeleri. Geçirdiğimiz depresyonlar, panik atakları. Zekiler, kıt akıllılar. Yakınmalar, şükürler. Bitmişti işte. Öte dünyaya başlamak için. Herşey oraya ulaşmak içindi. Tez geçmişti övgülerin hazzı. İnsanların övgüsü de kalabalıkların yergisi de kabrin karanlığında sıkışıp kalmıştı. Övgüler de yergiler de sıkışıp kalmıştı. Övgüler de yergiler de eşit derece önemsizdi.