"tadacak zevk, görecek renk, solunacak hava, içecek içki bırakmamış olsaydık bile bundan ne çıkardı? hepsinin sonunda sabit gözlerle tavana bakıp kalmadık mı? tüm dünya nimetlerinden tanrı'nın bize bıraktığı işaret, her şeyin sonunda tiksinti, sahip olduğumuz tek hazinemiz tatminsizliğimiz değil miydi? bu manasız oyunda aktör olduysak ne olur, dublör olduysak ne olur ya da sahneye hiç çıkmadıysak kime ne? en büyük fatih, en derin filozof, en hisli sanatçı, en rekortmen sporcu olsaydık ne olurdu? eninde sonunda unutulmak makus kaderimiz olmadı mı? soluk alıp verişlerimize her ara verdiğimizde azrail'in o soğuk nefesini hissetmiyor muyduk şah damarımızda? "ölüm" kelimesini duyduğumuz an bile yüzümüzün rengi sol- muyor, parmaklarımızın akordu bozulmuyor muydu? bizim için hayatın asıl armonisini, zaman denilen o mutlak hakikat, okşadığımız tenlerde uzayarak, içtiğimiz içkilerde kısalarak, sakince ölümün kucağına sürükleyerek yapmadı mı? bir kar tanesi gibi parmaklarımızın arasında eriyip yiten zaman.."
_Lord Byron_
_Ey güzel okur! Bir kez burnunu uzattığın bu sayfaların içinden bir daha çıkamayacağına ant içerim!
_Tabuttaki ceset gibi yalnızdım. Yalnızdım bir bulut gibi. Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir. Mağarasındaki bir münzevinin değil. Hava saydam, gök mavi ve toprak kıvançlıyken, görünmekten hoşlanmayan, çatık kaşlı bulut gibi
*_Düşünce_
_Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz. İçimizde ne varsa biz oyuz. Bizi biz yapan zihnimizdir.
"Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana
Mendili kan kokan sevgili arkadaşım
Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım
elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür
adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın
macerasında
yolun sonunu söylüyordu
günahkar iki melek olan sağdıçlarım
al birkaç bulutlu sözcük
atlasını sırtında taşıyan
Yıllar önce siyer yayınları içinde İhsan Süreyya Sırma'nın Mekke ve Medine Dönemi şeklinde iki kitap halinde yayınladığı kitaplarını okumuştum. Şimdi Yusuf Kaplan'ın 100 adet seri şeklinde tavsiye ettiği kitaplar içerisindeki 2 ciltten oluşan bu kitapları okumak nasip oldu.
Kitapta (1. ve 2. ciltler) yaşanan olaylar kronolojik olarak
Çend pêşniyarên min hene beriya xwendinê. Çaya xwe deynin ber xwe, pişta xwe bidin balgîfê û kêfê jê nirxandinê bistînin.
BAŞTIRÎN KURD DIKARIN MIROVÊN REŞIK ÊN EMRÎKAYÊ FÊM BIKIN!
"Mirov fêm nakin ku pirtûkek tenê dikare jiyana mirovekî biguherîne." (Malcolm X)
Nizanim ev gotin ji bo we tê çi wateyê, lê wateya vê gotinê ji bo min
Kalem güzel, öykü güzel, konu güzel, karakterlerin hepsi birbirinden güzel, kurgu harika, betimlemeler olağanüstü... Böyle satırlarca yazabilirim...
Türkçe o kadar güzel kullanılmış ki her bir karakterin yaşadığı olumlu, olumsuz bütün duygular kendiniz yaşıyor gibi hissediyorsunuz.
Eşkıyalıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir çocuk Memed ama