Hikâye, bir adamın trafik ışıklarında arabasındayken kör oluşuyla başlar. Bu nedensiz körlük, kısa zamanda bir salgına dönüşür ve herkesin kör olacağı bir sona evri,lir. Kendilerini bir süt denizi içinde hisseden siyah değil beyaza boğulmuş körler. Buradaki metafor bile çok incelikli değil mi? Modern yaşantı ile perdelenen hayatımıza bir atıf gibi bu beyazlık kör simsiyah bir karanlık değil beyaz bir karanlık. Bu beyaz körlük içinde yaşananlarsa insanlığın kendisiyle imtihanı gibidir. İyilik ve kötülüğün savaşı. Karnımızı doyurabilmek hayatta kalabilmek için kötülüğü nerelere vardırabiliriz veya neye nereye kadar katlanabiliriz.
Jose Samarago da ilk kitabını yayınlattıktan sonra hiçbirşey yazmamış. Soranlara da “Söyleyecek hiçbirşeyim yoktu” demiş. Sonra da yazmaya devam etmiş ve iyi ki de etmiş. Belki o da içinde bir yerlerde insanoğluna karşı bir umut hissetmiştir.