Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yoksulluk, toplumsal dışlanmanın yanı sıra her zaman politik dışlanmayı da içerir. Yoksulların gösteri yapmak istemediğini söylemek, onları yalnızca vesayet altına almak değil, aynı zamanda dışlamayı da körüklemektir.
Sayfa 77 - 78Kitabı okudu
Amerikalı kalkınma uzmanı ve mikro kredi eleştiricisi Thomas Dichter, Heinemann'ın filminde çok basit bir soruyu ortaya atıyor: ''Aramızda hiç kimse borcunun olmasını istemez. O halde neden yoksulların severek borçlandıklarını düşünüyoruz?'' Kalkınma örgütü Kindernothilfe, bir iş kurmaları için çocuklara bile kredi veriyor. Batı'nın çocuk işçiliğine bakışının çok duygusal olduğunu biliyoruz. Fakat çocukları tarla ve fabrikalardan çıkarmak, birçok incelemeyle kanıtlandığı üzere çocuk işçiliğine son vermediği gibi, çoğu zaman ailelerin durumunu daha da kötüleştiriyor. Çocukların çalışmasının nedeni ailelerin yoksul olması, yani burada yapısal bir sorun söz konusu. Çocukları küçük girişimcilere dönüştürmek üzere onlara kredi vermek pragmatizmi yalnızca tüm yapıları devre dışı bırakmakla kalmıyor; aslında tam bir iflas açıklaması anlamına da geliyor. Bu durum, Batı dünyasının yoksulluğu çoktan kanıksadığını gösteriyor.
Sayfa 291Kitabı okudu
Reklam
Çalışma Bakanı Ursula von der Leyen rakamların açıklanmasından birkaç gün sonra yaptığı konuşmada, rakamların yanlış yorumunu muhafazakarların o çok sevdiği, solun geçmişte, gerçeklerden uzak yaşadığı şeklindeki klişeye bağlamaktan bile çekinmedi. ''Bu solcuların rakamlardan anlamadığını ve gerçeklerden tamamen koptuğunu gösteren çok iyi bir örnek'' dedi, von der Leyen. Tam da Çalışma Bakanı'nın kendisini böyle öne çıkarmasının aslında basit bir nedeni var: Düşük yaşam süresi yapılan işle doğrudan bağlantılı. Düşük yaşam süresi ve erken ölümler, örneğin Patrick Bernau'nun bu tartışmaların hemen sonrasında Faz gazetesinde kanıtlamaya çalıştığı gibi (sigara, dondurulmuş pizza, hamburger, spor yapmamak ve az arkadaş) yoksulların kendi hatalı davranışlarıyla açıklanamaz. Alt sınıflara yapılan bu aşağılayıcı suçlama yıllardan beri amacına ulaşıyor: Parasını çocuk kitapları yerine içki ve sigaraya harcayan ve bütün gün düz ekran televizyonun karşısında oturup ''alt tabaka programlarında'' kendi benzerlerinin çocuk dövmesini, borç yapmasını ve kamu kuruluşlarını dolandırmasını seyreden bir kişinin yağ bağlayıp hastalandığına şaşırmaya hakkı yok! Oysa hasta insanların daha az spor yapması, (pahalı tedavileri ödeyemedikleri için) doktora gitmemesi, kötü beslenmesi (veya açlık çekmesi) ve hatta içki ve sigara içmesi ahlak eksikliğinden değil; çalışma koşullarının beraberinde getirdiği mutsuzluktan, işsizlikten ve dışlanmışlıktan kaynaklanıyor.
Sayfa 213Kitabı okudu
''Grameen Bank ve tüm dünyadaki taraftarları insanların kendi etraflarındaki duvarlarını yıkmak üzere ihtiyaç duydukları irade ve gücü toparlamasına yardımcı oluyor.'' Bu gösterişli kelimelerin arkasında aslında günümüzde neo-liberalizmin temel ilkesi haline gelen ''Her koyun kendi bacağından asılır'' bilgeliğinden başka hiçbir şey yok. Yunus yoksullara yakın durduğu izlenimini uyandırıyor. Ayaklarının dibinde açlıktan ölenlerden ve görmeye dayanamadığı acılardan bahsetmeyi seviyor. Yunus aslında bir kuyumcunun oğlu, üst-orta sınıfa mensup ve ABD'de ekonomi öğrenimi görmüş. Ekonomik açıdan rantabl kalkınma yardımına, yoksulluğa baktığı gibi Batı gözüyle bakıyor. Batılı seçkinlerin davranış biçimini iyi bildiği için, Batılı seçkinler onu ciddiye alıyor.
Sayfa 224Kitabı okudu
Neyse ki önümüzdeki günlerde yalnızca vizyon sahibi uzmanlar ve vicdanlı kapitalizm için angaje olan girişimciler konuşacak. Çünkü vicdanlı kapitalizm sosyal girişimcilik anlamına geliyor. ''Social Entrepreneurship'' sayesinde yoksulluk gibi sosyal sorunlar siyaset tarafından değil şirketler tarafından çözülecek.
Sayfa 221Kitabı okudu
''umarım tüm alacaklıların her zaman adresine sahip olur!'' Bir Yahudi Bedduası
Sayfa 278Kitabı okudu
Reklam
Shahida Begum'a geri dönecek olursak, 15 yıl sonra Grameen Bank'ın başka bir çalışanı gelmiş ve Shahida'dan 6.000 taka talep etmiş. Elinde herhangi bir makbuz olmadığı için, Shahida borcu olmadığını kanıtlayamamış. Adam hakaretler yağdırmış ve Shahida'yı yalancılıkla suçlamış. ''Adamlar her gün evime geliyor ve gece yarısına kadar kalıyorlardı. Evimi yıkmak tehdidinde bulundular.'' ''Müşteriler bankaya gelmek zorunda değil, banka müşterilerin ayağına gidiyor.'' Tipik bir Yunus cümlesi! Bu kelimelerin arkasında ne denli acımasız bir gerçeğin bulunduğunu bilmeyenler için kulağa hoş gelebilir. Sonunda Shahida 6.000 takayı yeni bir kredi olarak kabul etmek zorunda kalmış; şimdi bu miktarı geri ödemek için üç yıl vakti varmış. ''Kendimi dolandırılmış hissediyorum'' diyor Shahida.
Sayfa 293Kitabı okudu
Neo-liberaller gerçekten sık sık dile getirdikleri gibi; serbest piyasanın az gelişmişliği ortadan kaldırdığına inanıyor mu yoksa tüm iddia ve teorilerini ölçüsüz doymazlıklarını sürdürebilmek; ama aynı zamanda hayırseverlik motiflerine sarılabilmek amacıyla mı öne sürüyorlar? diye soruyor Naomi Klein Die Schock-Strategie: Der Aufstieg des Katastrophen-kapitalismus isimli kitabında. Retorik bir soru. Çünkü sosyal sigorta zorunluluğunun ortadan kaldırılması, sermayenin ve Alman ihracat endüstrisinin global piyasalardaki rekabet gücünün hizmetinde gerçekleştirildi. Sonuç: Bir tarafta sesini çıkaramayacak kadar çökmüş, yıpranmış ve korku dolu devasa bir yedek işçi ordusu, öbür tarafta yukarıya yaltaklanan ve aşağıya tekmeler savuran özgüvensiz bir orta sınıf. Bu ikisinin üstünde ise, adil bir ücret ve makul bir vergi ödemeye razı olmadığını gözlerden kaçırmak üzere zengin ile yoksul arasındaki derin uçurumu ''sosyal sorumluluk'' masalıyla doldurmak niyetinde olan güçler..
Sayfa 218Kitabı okudu
Theodor-Heuss Vakfı, Theodor-Heuss ödülünü Otto'ya ''ekonomik ve etik açıdan örnek bir firma kültürü'' yarattığı için verdi. Ekonomiye yakın kuruluşlar tarafından verilen böylesi ödüller, ekonominin, kar amacının yanı sıra insan ve dünyanın esenliğiyle de ilgili olduğu propagandasının bir parçası. Bir şey yeterince tekrar edilirse, sonunda doğru olarak kabul edilir. Hem de o kadar doğru kabul edilir ki, bir yanda insanlar patronun daha da zenginleşmesi için hasta hasta günde üç avro karşılığında paket teslimatı yaparken, öbür yanda Otto'ya Federal Liyakat Nişanı takılır. Örnek gösterilen grubun sosyal duruşu gerçek olsaydı, Otto Hermes kuryelerine insana yakışır bir ücret ödemesini göz açıp kapanıncaya kadar sağlar ve bunun için muhtemelen bir telefon görüşmesinden başka bir şeye ihtiyaç duymazdı.
Sayfa 217Kitabı okudu
Geri16
69 öğeden 61 ile 69 arasındakiler gösteriliyor.