|Sustuğum şeyler var,
hiç konuşmadıklarım..
İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var.
Eskisi kadar kafama takmasamda bazı şeyleri, yinede içimin almadığı haksızlıklar var..."
Sen yoksun.
Deniz yok.
yıldızlar arkadaşım.
Ya bu gece harikalı bir şeyler olsun.
Yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım.
Ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım.
İstanbul minareler odamda gibi,
Gökyüzü temiz ve parlak...
İşte kol kola girmiş en mesut günlerimiz.
Muhalif bir rüzgar karşı sahilden.
Fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz,
Havada kanat sesleri
ve çılgın kokular.
Deniz yok.
Yıldızlar uzaklaşıyor.
Ben yine yalnız kalıyorum.
İstanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun...
Gökyüzüne hiç bakmadığımız bir dünyanın , küçücük penceresinin aralığından karşılıyoruz hayatı. Söylersek büyüsü bozulur diye , umudu içimizde tutup , gökkuşağına salıncak kurmadan , kendi derinliğimizde kaybolup , bakmaya korktuğumuz maviliklerin hasretiyle yaşıyoruz hep. "Mavi Tutsak" kalıyor bu yüzden yüreğimizde .
Noktalara odaklanan, cümleleri göremez. Fısıltıları dinleyen, duyması gerekenleri işitemez.
İnsan kendinden bulduğu yerde konaklar.
Kendini bulamayan tek odada dahi kaybolur.