Dernhelm

Dernhelm
@keitsuki
"Dünyada kalem ve kâğıt oldukça hiç aralıksız ve hiç usanmadan üzerinde gideceğim bir yol olduğunu kim görmez ki?" #173744076 #79824154
152 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Mutedil Dalgalı
Mutedil DalgalıÖmür İklim Demir
8.2/10 · 617 okunma
Reklam
İnsanın kendinden ibaret kalıp yine kendine gömülmesi ve insanın kendinden ibaret kalıp yine kendine gömülmesi ve insanın kendinden ibaret kalıp yine kendine gömülmesi ve hiç ara vermeden kendini tekrar etmesi ve tekrar ettikçe kendi içinde onlarca yüzlerce özerk bölgeye, küçük küçük beyliklere ayrılması, gerilmesi, gerilmesi, gerilmesi ve içinde savaş çıkması, içinden tankların geçmesi -içinde kendiyle savaşması ve kendini yiyip bitirip yine kendinden ibaret kalması, korkunç bir döngü. O nedenle bazen apartmanın karşısındaki duvara şöyle yazmak istiyorum: Haydi göm göm göm, kendinden geriye kalan cesetleri. Kürek tutsun ellerin, kalem değil! Yapamıyorum tabii. Galiba benim olayım da bu; yapamamak, daha doğrusu harekete geçememek, harekete geçememek ve son kullanma tarihi geçmiş ihtimalleri dön dolaş düşünmek.
Sayfa 111 - YKYKitabı okudu
Elleri dakikalardır bu iki yerde, kıpırdamadan, canları çekilmiş gibi bekliyor. Buz kesmiş parmaklarını çıtlatıyor -çıt çıt çıtırt- şimdi burası, diye geçiriyor içinden, şimdi burası, gelecekte hatırlamayacağım bir günün ortası, ne masanın kirli örtüsünü, ne kül tablasına yığılmış izmaritleri, ne şu gölgeleri, ne de şu duvar saatinin kenarından yukarı doğru tırmanan karasineği, hiçbirini hatırlamayacağım. Sinek tırmanıyor, saatin sonuna vardığında, ani bir hareketle aşağı süzülüp yere düşmüş kağıt peçetenin üstüne konuyor. Çapraz hareketlerle yürüyor bir sağa bir sola ve duruyor kırmızı ruj izinin tam kenarında. Dudağın her kıvrımından, her çatlağından geçiyor acele etmeden. Bir süre daha sineği izliyor Ercüment. Yazıyor. Kalemi nasırında köşeler bıraktıkça yazıyor. İşte bundan yazıyorum güzel kardeşim, diyor kendi kendine, bir öpücüğün izdüşümüne bir sinek nasıl teğet geçer, onu görmek için. Ya da sadece unutmamak için... Ya da anlamak için... Neyi anlayacağımı bilmiyorum ama anlamak için yazdığımı hissediyorum. Bu kadar şey boşuna yaşanıyor olamaz, mutlaka vardır anlaşılacak bir şeyler. Nefesini veriyor dışarı ağır ağır: Bu kadar şey boşuna yaşanıyor olamaz, bu kadar şey boşuna yaşanıyor olamaz, bu kadar şey... Ercüment'in aklından geçen çoğu düşünce, bu cümleyle sona eriyor on küsur yıldır. Bu kadar şey boşuna yaşanıyor olamaz.
Sayfa 90 - YKYKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dernhelm tekrar paylaştı.
Kendine biraz önem veriyorsan boş şeyleri bırakıp kendi kendinin yardımına koş
Dernhelm tekrar paylaştı.
Madenci gelene kadar beyninde dönüp duran kelimelerin çoğu ağzından çıkmış değildi. Nasıl çıksın ki? Beni böyle ağır ağır bitiren şey, hamurumdaki melaldir dese mesela, kim anlayacak ki onu? Ya da hayat ve ölüm iki ucundan ateşe verilmiş bir ip gibi karşıt yönlerden yola çıkarlar ve karşılaştıkları yerde macera sona erer dese, kim karşılık verir? Zaten dinlemek istemezler. Buralılar en çok durgun huzurlarının bozulmasından korkarlar. Soyut olasılıklar hakkında konuşmazlar. Olmuşu konuşurlar ancak, değiştirmenin imkânsız olduğu, yaşanmış bitmiş şeyleri, onları da tahrif ederek, çalkantılı bir dedikodu, şehrin üstünden esip geçmiş bir rüzgar olarak. Burada hayat çok kısa bir zamanın içinde geçer. Dün, dünden önceki birkaç gün, şimdi ve biraz da yarın, o da gelecek zaman kipinin en basit örnekleriyle: gelecek, yapacak, edecek. O kadar.
Reklam
Dernhelm tekrar paylaştı.
Mürşit nasıl konuşabiliyoruz ki biz hâlâ diye düşündü, bu gece tanık olduklarımızdan sonra nasıl rakı içebiliyoruz, hatta nefes alabiliyoruz? Ama insan böyle dedi sonra. İnsan yeryüzü kadar ağır bir yükü bir kadehin başında sırtından indirebiliyordu, hiç böyle şeyler olmamış, o korkunç an hiç yaşanmamış gibi zamanın kuyruğuna takılıp gidebiliyordu. Tamam, eksiliyordu, tükenmekle arasında bir adım kalıyordu ama devam edebiliyordu.
Sayfa 104Kitabı okudu
Burası Mahcubiyet Birahanesi, kerhanenin tam karşısında, camiye giderken sağda, karakola götürülürken solda. Birası sulu, suyu köpüklü, içi duman, insanı harman, her yeri yalan bir mekân...
Sayfa 58 - YKYKitabı okudu
Ve bekle! Çünkü yeterince beklersen eğer, hayatla birlikte hepsi geçer. Akvaryumun içinde bir sağa bir sola, bir sağa bir sola, bir sağa bir sola derken, hayatla birlikte hepsi geçer.
Sayfa 39 - YKYKitabı okudu
"Sana da şey gibi geliyor mu?" "Ne gibi cancağızım?" "Hayatımızın en mutlu anını çoktan yaşamış olabilirmişiz gibi." "Neydi ki o?" "Bilmem, belki de şu andır."
Sayfa 32 - YKYKitabı okudu
Dernhelm tekrar paylaştı.
Geçmiş tuhaf şey. Hep yanınızda taşıyorsunuz. Bana öyle geliyor ki on, yirmi yıl önce olmuş şeyleri düşünmeden geçirdiğiniz bir saat bile yoktur; ama yine de çoğu zaman geçmişin, bir tarih kitabındaki bir sürü bilgi gibi, öğrendiğiniz bir olgular kümesinden ibaret kalması dışında bir gerçekliği olmuyor. Derken rastgele bir görüntü, ses veya koku ama özellikle de koku sizi bir anda alıp götürüyor ve o zaman da geçmişi hatırlamakla kalmıyor, içine giriyorsunuz.
Sayfa 37 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Hoş geldin Emelcim" dedi doktor hafif bir gülümsemeyle, kırklı yaşlarının sonlarında, ince yapılı, gözlüklü bir adamdı, "Nasılsın geçen haftadan beri?" Rüzgâra... Rüzgâra kapılmış gibi hissediyorum kendimi, bu bir hal ya da cevap ise eğer, öyleyim; koşmak istiyorum bir de sonra, uzaklara hep uzaklara -kaçmak değil ama. Koşmak istiyorum. Bazen de babamın elinden tuttuğum günler geliyor aklıma: Gençlik Parkı'nda havuzun kenarına oturmuşum, kâğıthelva yiyorum. Keşke orda olsam diyorum ama fakülteyi de bitirsem, bir sendikanın avukatı olsam mesela ama kuğulara ekmek de atsam... Bir de sorunun cevabı olmamakla beraber; keşke bir tane de erik atsam şimdi ağzıma. Nasılım geçen haftadan beri hiç erik yememiş gibiyim. Nasılım, geceleri ter içinde uyanıyor gibiyim, ter içinde uyanıyorum, ter içinde uyuyorum, ikisini birbirinden ayıramıyorum. Bazen sıcak geliyor bazen de üşüyorum sadece birini mi yaşamalı diye düşünüyorum. Oysa mevsimler var! Ve de ikisi bahar... Ellerimi sağa sola koyuyorum, oraya buraya, ellerimi karnımda buluyorum, dönüyorum, dönüyorum yorganın altında. Ağladığım da oluyor. Tuz, diyorum, vücudumdaki bütün tuz terk etmek istiyor sanki beni. Nasılım, tuzsuz kalmış gibiyim doktor beyciğim, tuzsuz kalmış gibiyim. Kendini rüzgâra kapılmış gibi hissettiğini, uzaklara koşmak istediğini, hem geçmişi hem geleceği özlediğini, sık sık dalıp gittiğini ya da tam o sırada canının yine erik çektiğini söylemek istedi Emel. Bazı geceler ter basıyordu, uzun uzun tavana bakıyordu, ağlıyordu, onları da söylemek istedi ancak "İyiyim, teşekkür ederim" dedi sadece, "Siz nasılsınız?"
Sayfa 25 - YKYKitabı okudu
Öyle berrak parlıyordu ki güneş, taşların arasından fışkırmış yabani otlar ve bütün o dikenli sarı çiçekler bir başka güzel göründü gözüne. Her şey bununla alakalıydı aslında, nasıl baktığıyla, nasıl duyduğuyla... Gülümseyiverdi. Ağlayarak da geçmişti daha önce bu sokaktan, o zaman da yine böyle güneşliydi hava, yine böyle soğuktu elleri, yine böyle... Günler birbirinin içine girer gibi oldu; düşünmemeye çalıştı, her şey bununla alakalıydı aslında, nasıl düşündüğüyle ya da nasıl unuttuğuyla...
Sayfa 16 - YKYKitabı okudu
2.262 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.
Resim