Serin serin sabahlar, parça parça ikindiler geçti akıllarından, unutur gibi oldular zamanı; geçmiş günlerden birindeymiş ya da sadece on sekiz gün öncesindeymiş gibi gülümsediler. İhsan'ın gülüşü, Emel'in içinde zikzaklar çizdi; gidiple gitmemenin, olupla olmamanın arasında dalgalanıp durdu bir düşünce: Her şey, dedi kendi dilinde, her şey daha iyi olabilir, her şey daha güzel olabilir, hem de herkese ve her şeye rağmen.