Düşünüyorum o halde varım, Descartes ile felsefenin kurulumu olan bu sözün üzerinden yüzyıllar geçti . Sonra kendi tabiriyle İzmir'de masasında oturan mahzun bir adam şunları yazdı : "Düşünüyorum o halde varım ama ben kimim ? Düşünüyorum o halde siz varsınız. Hepiniz bu dünyada olan her şey benim düşüncemden ibaretsiniz".
Vaktiyle bir derviş rüyasında bir kelebek olduğunu görür . Uyandığında ise dehşete kapılır ve " Ya ben bir kelebeğin rüyasıysam " der .
Düş, rüya, masal ve gerçek. Şu an bu satırları okurken siz bir düş içinde misiniz yoksa gerçeğin içinde mi ? Düş ile gerçeği, hayal ile aslolanı ayıran bizim düşüncemizden başka nedir ki ?
İhsan Oktay Anar'ı ilk kez okudum, kendi dünyamın içinden çıkıp yazarın düşüncesinde kendime bir yer buldum . Kitap bitince sanki bir rüyadan uyanmış gibiydim. Kendimi rüyamda Galata'da yazarın anlattığı hikâyeye şahit olan Bünyamin olarak gördüm. Şimdi uyandım ama ya ben Bünyamin'in rüyasıysam ? Ya siz de benim hayallerimin içinde bu yazıyı okuyan bir kaç kişiden ibaretseniz? Soruya gerek yok belki de hepiniz bir düşün içindesiniz. Hepimiz bir düşün içindeyiz ama kimin düşü ?
Masal içinde masal , düş içinde düş, hayaller aleminde bazen bir kadırga bazen bir deve üzerinde geçen güzel bir yolculuk . Okurken uyku getirmekten ziyade heyecanla uyku kaçıran gerçekliğin metalik soğuğundan, hayalin kuş tüyü sıcaklığına götüren çok hoş bir roman . İhsan Oktay harika bir eser bırakmış, diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum..