Yalnız, eşitsizlik ağır bir şey. İnsanın hem kendime saygısı olsun, hem de seve seve söz dinlesin, boyun eğsin, bunu anlarım; işte bu mutluluktur. Ama zorla boyun eğmek...
“Bizimki gibi bir başka aşk daha olmayacak. Biz anlatılagelmiş en mükemmel aşk hikâyesiyiz.”
“Sevgililer Günü saçmalığını” küçümseyen bu adamın
dünyadaki en romantik erkeğe dönüştüğüne inanamıyordum. Dudağımı ısırdım.
“Biz efsaneviyiz,” dedi arzu dolu bakışlarıyla. “Aşkı
mız o kadar saf ve gerçek ki, biz tanrıların hayretiyiz.”
Kim bu
Kendim için öyle güzel, süslü cümleler kuramam. O yüzden bugün kendime süslü cümleler kurmak yerine canım Nazım Hikmet’in Hoş Geldin Kadınım şiirini hediye ediyorum :) Bugün değilse de bir gün kendime geleceğim umuduyla:
“Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.”