Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendini Dolandırmak
Hep başkalarının bozuk gözleriyle (kimi uzağı, kimi gözünün önünü göremeyen) seyrettik hayatımızı! Caddeye bakan tarafımızı parlattık da arka cephemizi baştan savdık. Misafir odalarımıza yığdık saray tipi koltuklarımızı ama bütün zamanımızı televizyon odasındaki çoktan ölmüş çekyatın üstünde zayi ettik. Hiç tanımadıklarımıza peygamber sabrı gösterdik ama en "sevdiklerimizin" en küçük kusurlarını bile bağışlamadık. Belki de, "sevdiğimizin" o küçük kusurunu örtecek ya da büyükmüş gibi gösterecek bir sutyeni yoktu ve bütün kusuru buydu. Ama biz hemen, sen bunu nasıl yaparsın, dedik... Sana yakıştıramadık... Senden ummazdık... Dostluğumuzun caddeye bakan yüzünü sık sık yıkamamız gerekiyordu. Dostlarımız bizden tavlayıcı sahtelikler bekliyordu. Evcil yalanlar besledik saksılarımızda... Ve en sık söylediğimiz yalan şuydu; Biliyorsun ben dobra bir insanım... Hiç dinlemem langanadak söylerim!.. Zaten hepimiz dobrayız değil mi!.. Hep langanadak söyleriz gerçeği, karşımızdaki kim olursa olsun! ... Ve işte bu yazıyı da hiçbiriniz üstünüze alınmadınız... "Öyle yapan çok" ama siz öyle yapmıyorsunuz değil mi? Çünkü kendinizi dolandırmayı meslek edindiniz! Mesleğin erbaplarından biri de bu satırların yazarıdır elbette.
Sayfa 32 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Kendini Dolandırmak
Hep büyük kentlerin birinde ve en çok da en az acıdığımız İstanbul'da caddeüstü bir evimiz olmasını diliyoruz... Kulağımızın dibinden taksiler geçsin istiyoruz. Gürültü bize anlaşılmaz, tuhaf bir güven duygusu veriyor. En çok sessizlikten korkuyoruz... Bir insanla yan yana ve uzun uzun susabilmemiz için dost olma şartı arıyoruz. Yoksa rahatsızlık veriyor bize bütün susuşlarımız. Ve ana caddeye ne kadar yakınsak o kadar prim yapıyoruz. O oranda fazla kira ödüyoruz pencerelerini bile doğru düzgün açamadığımız, balkonlarında sadece turşu bidonlarımızın oturduğu evlere... Ve zaten hayatımızı "zamanında şurada bir ev vardı, alamadık" üzerine kurduğumuz ve hiçbir tarihi fırsatı zamanında değerlendiremediğimiz, o zaman dağ başı olan yerlerin sonra "mükemmel" caddeler haline geleceğini öngöremediğimiz için ve kaçırdığımız fırsatlar berberimizle yaptığımız geyik muhabbetlerine meze olduğu için ve hepimizi zamanında Gençlerbirliği'nden ya da Fener Genç'ten istedikleri ama biz gitmediğimiz için kendimizi dolandırmayı meslek edindik.
Sayfa 29 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendini Dolandırmak
"Yalan söyleyebilen tek canlı türü insandır. Zaten bu sayede canlı kalabilmektedir." T. S. Anghut
Sayfa 29 - Sel YayınlarıKitabı okudu
Kendini Dolandırmak
Örneğin siz hiç Taksim'in orta yerindeki Atatürk Kültür Merkezi binasının arka cephesini gördünüz mü ya da İstiklal Caddesi'ndeki binaların birçoğununkini? Sanki arka sokaklar kediler içindir. Hep yasadışı, hep boyasız,hep terkedilmiş. Çünkü daha çok insan geçer anacaddelerden... Bu yüzden kalabalığa yedirir gürültüye getiririz herbirşeyimizi... Bir şeyin gerçekten "öyle olması" önemli değildir zaten, "öyle sanılsın" yeter. İş ki dekorumuz sahici olsun. İşte bu yüzden sohbetlerimizdeki kahve tadı eksildi. Çetleşiyoruz artık. Teknolojik bir yeniliği gerici bir şekilde kullanmakta bizden iyisi azdır nasılsa.
Sayfa 31 - Sel YayınlarıKitabı okudu
37 öğeden 31 ile 37 arasındakiler gösteriliyor.