Kevser

Kevser
@kevoph
ulaşılmaza olan o özlem.
"Sadece mübadele aracı olan paranın doğurduğu hiyerarşi, iletişimi de, ilişkileri de bir yanılsama düzlemine taşıyor. Issız bir adaya düştüğünü ve bir çanta içinde 100 milyon dolar bulduğunu düşün. N'aparsın?" "Banknotları, ateşi tutuşturmak için kullanırım." "Çünkü tek başına hükmü yok. Yalnızca alışveriş sistemi içinde bir fonksiyona sahip." "Doğru." "Kapitalizmin bu değer illüzyonunu mutlaklaştırdığı bir dünyada insanlar korkuya boğuluyorlar. Özgürlük, barış, aşk gibi kavramlar ticari markalarca gasp edildi. Sanat, bilgi, inanç tecimselleşti. Finansal işlemlerin hızı ve hacmi, toplum hayatının başlıca pozitif göstergeleri hâline geldi. Giderek hayat, hayatın reklamına dönüştü. Savaş da, barış da iktisadi olgular artık."
Sayfa 285
Reklam
Sahip olmadığım bir şeyi yitirmenin muğlak ıstırabıyla kavruluyordum.
Sayfa 197
"Yaşamak, benim kronik hastalığım."
Sayfa 120

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Velhasıl dünyada bir cennet inşa edersen, ölümle cennete yatay geçiş yaparsın. Asıl hayat cennettedir. Demek ki dünyada mümkün olduğunca yaşatmaya bakmak gerek. Fidan dik, kuş besle, evlat büyüt, umut ve sevinç aşıla... İnsanlar senin yanındayken kendilerini cennetteki gibi kınanmayan, yadırganmayan, dışlanmayan aksine ödüllendirilen, yüceltilen, hoşnut edilen, ikramda bulunulan konumunda, özgür hissederlerse sen, bulunduğun yeri cennete benzetmişsin demektir. Cennetin inşaatında bir mühendis, mimar, usta, kalfa ya da işçi olarak çalışıyorsun demektir. Yok, eğer öldürürsen, yaşatmazsan, beslemezsen, yaşama azmi aşılamazsan; insanlar senin yanında kendilerini cehennemin dumanında boğulur gibi sıkıntılı, üzgün, baskılanmış, boyunduruk altında, kısıtlanmış, suçlu, mahcup, rahatsız, cezalandırılmış, mahrum... hissederlerse, sen cehennem kurmuşsun demektir. Zebanileşmişsin. Burada kendi ellerinle bina ettiğin cehennemden, öldüğün anda yatay geçişle ahret cehennemini boylarsın.
Sayfa 97
Uzun koltukta ikimiz de birer arkeolojik buluntu sükunetiyle oturuyoruz: O, Knidoslu Afrodit; bense neandertal fosili. Uzaklara, benim hiçbir rolümün olmadığı bir geleceğe bakıyor...
Sayfa 88
Reklam
Bir sinir harbi evrenindeydik. Kainat, bütün tuzakların toplamı olan bir tuzağa dönüşmüştü. Sahtelik, aldatma ve avuntuyla karılmış harç, hayatın temelini teşkil ediyordu. Göstermelik neşe, süreğen blöf ve sentetik nezaket prosedürü, bu temel üzerinde yükseliyordu. Neşe deliliğin, blöf ihanetin, nezaketse cinayetin bariz ve doğal ipucuydu. Korku, kozmosun çatısıydı. Bu çatı altında renk, ses ve biçimleri suistimal etmekten başka yöntem bilmiyorduk. Ebedi biçareliğimizi, taşıyamadığımız mesuliyetler dengeliyordu.
Sayfa 71
İslam kendisi hakkında hiçbir şey bilinmiyormuş gibi farz edilerek anlaşılmaya çalışılmalıdır: ilk Müslümanlar nasıl Müslüman olmuşlarsa, onların yolunu izleyerek ve ön yargılarımızı, cehalet döneminden kalma zihni ve ameli alışkanlıklarımızı terk ederek başlangıç noktasında durmayı deneyebilmeliyiz.
Sayfa 34
İslam'ın mücerret doğrularına karşı hassasiyet göstermeyen günümüz cahiliyesi, işbu doğruların sonuçları ilan edilmeye ve uygulamaya gelince İslam'a olan husumetlerini açığa vurmaktan kaçınmıyor. Nitekim günümüzde kimse kimseyi bankaya para yatırmaya zorlamıyor yahut kimsenin namaz kılmasına karışılmıyor, kimsenin, Allah'ın bir ve tek olduğunu beyan etmesine ses çıkarılmıyor denilmesine rağmen, Allah'ın bir ve tek olduğuna inanmanın İslam'ı bütünüyle yaşama sonucunu doğurduğu ortaya çıkınca bazı kesimlerde tedirginlik görülmeye başlıyor.
Sayfa 39
Bilim adamları olsun onlara özendirilmeye çalışılan kitleler olsun, önceki asırlara ait kimi dogmaları yıkmıştır belki, ama bu eski dogmaların bedeli insana yeni bir dogmaya mal olmuştur. Şimdi insanın yeni tabusu bilimdir. Bilim, insanın özgür düşüncesinin önünde demirden bir köstek gibi duruyor. Ona, her şeyi benim dediğim gibi düşüneceksin, diyor. İnsanı yalnız ve ancak kendi bildikleriyle sınırlandırıyor.
Sayfa 24
Bence bir insanı tanımanın bir tek yolu vardır, onu bitmiş kabul etmek. Onu artık yaşamıyor saymak. İnsan ancak böyle bakınca onu olduğu gibi, tamamlanmış olarak görebilir.
Sayfa 103
Reklam
İğreti şeylere tutunuyoruz. Üstelik tutunduğumuz her şey bir an sonra elimizin altından kaymaya başlıyor. Daha ısınmamıştık bile, daha alışmamıştık bile ona. Böyleyken kayıp gidiyor. Tutunduğumuz şeyin iğretiliğinden çok, kendimize ait bir özellikten geliyor bu.
Sayfa 96
Birbirimize nasıl bakacağımızı bilmediğimiz için. Hiçbirimiz basit, yalınkat görmüyoruz kendimizi de, başkalarını da. Kendimizde ve onlarda olmayan nitelikleri yakıştırarak bakıyoruz. Sonra bir gün gerçekle karşılaşınca düş kırıklığı.. bundan dağılıyoruz.
Sayfa 100
Gününü değerlendirmeye bakacaksın... günün nasıl değerlenir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler... işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun... işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
Sayfa 22 - İz Yayıncılık
Bazen yetmiyor sevgi dediğimiz şey, insan elinden kaçıracak gibi oluyor bu müphem duyguyu. Saflık raddesinde iyiler için bile sevgi her şeyi kurtarmıyor.
Sayfa 51
Kapitalizm denilen şey bu herhalde, insan emeğinin hiçbir kıymet taşımaması... Makine gibi işlemesi gereken insanın hastalanmasına bu düzende yer yokmuş, bilmiyordum.
Sayfa 59
51 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.