Bu memlekette gece hırsızları, kasa soyguncuları, namuslu bir gazeteciden daha rahat... Bu memlekette, karısını kızını, anasını avradını bir saat içinde, pırasa gibi doğrayan azılı katiller bir fikir adamından daha serbest... Bu memlekette, Ankara canavarları, İstanbul kurtları, Beyoğlu itleri, bir inkılâpçı münevverden daha mesut...
Her gün gazetelerde beş on tane randevu evi kapandı diye okuyoruz, fakat bir türlü bitmiyor. Öyle sanılır ki, İstanbulda randevu evinden başka ev yok ve randevu evleri, gazete idarehanelerinden daha faal.
Hele yabancı bankalara altın kaçıranların, hele yüz binden yukarı çalanların, hele çantasında para kaçakçılığı yapanların, hele millet namına tetkik seyahatine gidip te, karıları, metresleri namına kürk, mücevher, parfüm kaçıranların üstelik itibarı, şerefi de var.
Sevda tellallarının, eroincilerin sayısı düşünen insandan pek çok.
Fakat biz... Nedir suçumuz? Milletimizi sevmek ve onun hayrına olduğuna inandığımız fikirlerimizi söylemek mi?
Hırsızlığa, dolandırıcılığa, fuhşa, cinayet ve rezalete müsait bu muhit, demek bir fikrin yayılmasına müsait değildir. Elbette öyle olacak; hastalık ve aşı yanyana bulunamaz.