Allah-u teâlâ Müslümanların hakimiyetini iki şarta bağladı. İman ve amel-i salih.
Osmanlı ecdadımız, Ehl-i Sünnet itikadını muhafaza ettiği için 6 asır dünyaya hakim oldu.
Biz şimdi daha imanda sınıfta kalıyoruz. Ehli sünnet hassasiyetimiz nerede?
Müslümanlara cihad şuurunu; İbrahim aleyhisselâm ile İsmail aleyhisselam'ın kıssasını Yahudi Soren Kierkegaard 'ın kitabından okuduğunu söyleyip, onun kitabını tavsiye eden Mehmet Görmez'den mi öğreneceğiz? Filistin davasını o mu ayağa kaldıracak?
Ve yine Filistin/Gazze dâvasını, Siyer Dergisinde Hazret-i Peygamber Efendimizin hem şahsına hem hanımlarına hakaret eden bir Yahudi'nin yazısını hiç bir tekzip etmeden ve sonradan reddiye yapmadan yayınlayan ve yayın organlarında ehl-i sünnete muhalif daha birçok ifsatlara sebep olmuş, Muhammed Emin Yıldırım'dan mı öğreneceğiz?
İmanda zafiyet oldu mu, Allah-u Teâlâ'nın vaadi nasıl gelecek? İmanı düzgün olmayanın amel-i salihi olsa bile fayda eder mi?
Hiç kimse Ehl-i Sünnet itikadının, Allah-u Teâlâ indinde en önemli mesele olduğu gerçeğini değiştirmez. Cübbeli Hoca bidat ehline reddiye yapınca, "vay efendim orada Müslümanlar ölüyor, senin derdine bak!" Yahu bizim Müslümanlara yardım edebilmemiz için önce itikadımızı düzelteceğiz. Müslümanların itikadını bozanlara karşı insanları uyaracağız.
Bu hassasiyeti göstermeyip o bozuk itikatlı insanlara hürmet eden kimselere taviz vermeyeceğiz. Sonra Rabbimizden nusret isteyeceğiz!