— emin, sana bir kız bulsak mı? artık vaktidir, he?
— ha, yok hocam. sağ olun, benim bir sevgilim var.
— yapma ya. kimmiş o?
— danimarka’da kendisi.
— nerde?
— danimarka. ecnebi bi memleket.
— ne yapıyor orda?
— oralıdır kendisi.
— sen nerden tanıyorsun Allah'ın danimarkalısını?
— ya bi sene turist olarak gelmişti buraya. ben de gezdirdim işte. ya o illa tutturdu, illaki geleceksin danimarka’ya diye. ya dedim benim kuşlarım var, ben nasıl geleyim oraya?
kim bakacak onlara?
— nasıl yani, sen şimdi kuşlar için mi gitmedin danimarka’ya?
— e ben gidersem ölürler. gerçi o çok ısrar edince dedim dur bakalım, işleri ayarlayabilirsek gelirim dedim. önümüzdeki sene kesin gideceğim. herhalde yani, galiba.
— yahu emin, sen milletlerarası çalışıyormuşsun da haberimiz yokmuş.
— ya aslında benim ona karşı bir şeyim yok tabii, misafir olduğu için. o beni sevdi. biz, ceviz yiyorduk. işte o beni sevdi. ben de onu sevdim.
— ne zaman oldu bu?
— ceviz yerken.
Vizontele / Deli Emin