Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"SOPHİE" Abdülkadir Bilgili KDY
Dünyanın birçok ülkesinde. Avrupalı bir annenin sürdüğü pusette Uzakdoğulu bir çocuk görmek, adı Louis olan bir Hintli, Sri Lankalı bir çocuk, Richard ismiyle çağrılan bir Çinli… Fakat bu manzaralar kafasına bir türlü oturmuyordu. Bir Çinliye Richard ismi yakışmıyor gibi hissediyordu. Ne bileyim, onun ismi bu olmamalı, ona Wang denmeliydi, belki Zhang, Chen, Huang… Perulu bir çocuğa Gomez, Fernandez, Hintli bir kız çocuğuna Krisha, Arshia, Banhi ismi daha çok yakışıyordu. Belki de isimlere dair zihinsel şemalar kişinin etnik kökeni ile eşleşerek oluştuğu için bu eşleştirmeye uymayan bir ismi zihinsel algı kabul etmek istemiyordu. Bir gerçek var ki ne kadar zorlansa da, telaffuz da edilse, zihin asıl olması gereken isim şemalarına uyan ve yakışan isimleri çağırıyordu. Abdülkadir Bilgili'nin kaleminden çıkan, benzersiz bir kimlik ve köken arayışını ele alan derinlemesine bir roman. Kitap, doğduğu andan itibaren farklı kültürler arasında sıkışıp kalmış bir kız çocuğunun, kimliğini ve köklerini arama sürecini anlatıyor. Sophie, biyolojik ve manevi aileleri arasında bölünmüş, her iki dünyada da kendine bir yer bulmaya çalışırken, kimlik, aile ve aidiyet kavramlarını sorguluyor. Roman, Sophie'nin hem Afrika köklerine uzanan yolculuğunu hem de Batı toplumundaki yerini bulma çabasını eş zamanlı olarak ele alıyor.
Kimlik isyanı
"Şikayetçiyim beraber yaşadığımız bu ortak hayatlardan ve bir itirazım var bundan en çok (BEN) etkileniyor olmaktan! Soruyorum ona buna anlayabilmek için dokunduğum her kişide 'var' olan bu sancıyı. İlginçtir, herkeste tanıyormuş 'ben'i çalan o hırsızı. Peki, neden herkes suskun hatta birer ruhsuz? Çaba yok çünkü herkes hakim ve suçsuz... Şikayetçiyim özenti hayatlar var. Benim istediğim adalettir, alın aidiyet sizin olsun. Bilinmez mi sandınız, sizin mahkemelerinizde en çok yuhlanan kellesinden vuruldu... Nezlinizde yargı verildi, suçlu bulundu oysa sahte kalpler yeniden kuruldu, yeri çakma duygular ile dolduruldu. Duydunuz mu Millet!!! Bu sefer peluşların değil, insanların içi dolduruldu..." 𝓔𝓵𝓲𝓯𝓲𝓷
Reklam
Dünyanın en iyi savaşçıları arasında. İzzettin El Kasmam Savaşçıları hakkında tespit ettiklerim şöyle... 1- Bildiğimiz, alışık olduğumuz Filistinli direnişçi örneklerinden, modellerinden çok farklılar. 2- İleri derecede profesyonel görünüyorlar. Nerede, nasıl eğitim aldıkları ayrı bir konu. Ne kadar eğitildikleri aynı bir konu. Ama ince ince
Ömer Seyfettin’in “Piç” Adlı Öyküsünde Benlik ve Kimlik Sorunsalı
Türk edebiyatında “Yeni Lisan” hareketinin temsilcilerinden ve bu sebeple de Millî Edebiyat’ın kurucularından biri olarak kabul edilen Ömer Seyfettin, öykülerini yaşadığı dönemde eylem ve düşünsel olarak aktif rol alması münasebetiyle genellikle milliyetçilik fikri üzerine inşa eder. Bu açıdan milliyetçiliğe bağlı olarak gelişen kimlik verilerini
İkra...
Eleştirel okuma olmazsa olmazlardandır. Okumayı bu temel düstur ve ilke üzerinden değerlendirmek zorundayız. Yoksa gayesiz, amaçsız, hiçbir kök/kimlik/aidiyet hissi olmaksızın yapılan okumaların bize katabileceği hiçbir anlam/ değer dünyası yoktur, olamaz da.
Modern insanın karın ağrısı üzerine...
Modern insanın, hayatta kalma gibi güçlü bir motivasyonu yok, çünkü öyle ya da böyle bir şekilde hayatta kalır. Modern insanın en büyük motivasyonu; biri olmak ya da birinin olmak. Bir aidiyet duygusu, onun verdiği güven, kimlik belki ve "sen varsın, görülüyorsun" fısıltısı... Bunun üzerine gidince ne kadar aciz mahluklar olduğumuzu
Reklam
Nasıl olunur - 174
.Haksız bir suçlama; suçlananı değil, suçlayanı yaralar.
Nilay Örnek
Nilay Örnek
: Türkiye'de birlikte nasıl daha iyi yaşarız, sizin formülünüz nedir? |Nilay Örnek
Ferda Keskin
Ferda Keskin
: Birlikte yaşamanın yolu herkesin kendi kimliğinin eşiğine çıkmasıyla ilgili olan bir şey. Ancak bu eşiğe çıktığımızda ortak bir mekan oluşturabiliriz. Fakat bu öyle bir mekan olacaktır ki herkes kendi eşliğinde durduğu için kimse kendi evini tanımlayan kimliği bu ortak mekana taşımayacaktır. O ortak mekanı kendi kimliğiyle koşullandırmak gibi bir lüksü olmayacaktır. Ama bir taraftan da kendi kimliğini terk etmeyecektir. Eşikte olmak öyle bir şey çünkü, ne içerdesiniz ne de dışarda. Tam sınırdasınız. Dolayısıyla bir tarafıyla kendi kimliğinizi tam hala taşıyorsunuz, kendi değerlerinizden vazgeçmek gerekmiyor, bu din olabilir, mesheb olabilir, etnisite olabilir, ya da cinsel eğilim olabilir. Ama öbür tarafta eşiğin öbür tarafında diğerinin size baktığı yerde, siz de ona baktığınız yerde oluşan ortak mekan ne Türk olmalı ne Müslüman ne Hıristiyan ne cinsellikle ilgili herhangi bir belirleme olabilir.. Belirlemeden azade diyelim biz buna. Yani belirli kimlik ve kimliklere özgü aidiyet koşullarının getirdiği belirlenimlerinden azade ortak bir mekanı oluşturabilmek; herkesin işte o eşiğe çıkmasıyla ilgili. O zaman birlikte yaşarız diye düşünüyorum. |Ferda Keskin
Dil; toplum dokusunun medeniyet DNA'sının şifresidir. Bir kimlik mührüdür. Varlık belgesi, aidiyet beratı ve mensubiyet senedidir.
108. Yıl Dönümünde Çanakkale Zaferi 18.03.2023 -    Şukru KABUKÇU
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.