Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hilafetin İlgası

1920'lerde Türkiye

Arnold J. Toynbee

1920'lerde Türkiye Sözleri ve Alıntıları

1920'lerde Türkiye sözleri ve alıntılarını, 1920'lerde Türkiye kitap alıntılarını, 1920'lerde Türkiye en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Abdülhamid tarafından İhya, İttihat ve Terakki tarafından istismar edilen Osmanlı Hilafeti fikri Türkiye için savaşın sadece ilk safhasını sona erdiren Mondros mütarekesi'nden sonra da etkisini sürdürdü.
İslâm toplumunun istikbali, diplomatik ve askerî olaylardan ziyade mezkûr sosyal ve kültürel çabaların neticesine bağlı bulunuyordu.
Reklam
Tuhaftır, kendi haline bırakılan Müslüman ülkelerde azınlıklar Batı tarzında homojen ulus devletlerin gelişim süreci içerisinde tasfiye veya asimile edilirken batılı güçlerin mandasına bırakılmış İslâm topraklarında süregelen farklı milliyetlerin iç içe yaşayışı maksatlı olarak korundu ve hatta geliştirildi.
3 Mart kanunu ile ilgili resmî bir tebligat ve (kanunun 3. Maddesi on günlük bir mühlet tanıdığı halde) 3-4 Mart gecesi derhâl Türkiye topraklarını terk etmesi hususunda ki bir emir; kanunun meclisten çıkarıldığı gün, 29 Şubat'ta, kendisinin son selâmlık merasimine katılmış olan Abdülmecid Efendi'ye ulaştı. 4 Mart günü şafak vakti Abdülmecid Efendi, bir oğlu, iki kızı ve iki zevcesiyle birlikte İstanbul'dan ayrıldı.
Manda altındaki bir memlekete yeni bir azınlık sokmak hususunda en maksatlı, en aykırı ve en mühim teşebbüs İngiliz hükümetinin Filistin'de Yahudiler için "milli bir vatan" kurma işini üstlenmesiydi.
25 Şubat 1924'te İzmir Mebusu Şükrü bey siyasetin dinden ayrılması meselesini meclis gündemine getirdi. 27 Şubat'ta Saruhan Mebusu Vasfi bey bütçe müzakereleri esnasında hilafetin ilgasını, Medreselerin kapatılmasını ve Genelkurmay Başkanıyla birlikte Şeriyye Evkaf Vekili'nin kabineden çıkarılmasını teklif etti. 1 Mart'ta mustafa kemal paşa Vasfi Bey'in tekliflerini mecliste umumî ifadelerle destekledi. 2 Mart'ta Hilafet'in ilgasıyla ilgili olan da dahil bu teklifler Halk Fırkası'nın bir toplantısında uygun bulundu. 3 Mart'ta teklif yine ateşli tartışmalardan hâli olmamakla birlikte Büyük Millet Meclisi'nde biraz aceleyle hazırlanmış üç kanun şeklinde kabul edildi: Kanunların ilki Şeriyye ve Evkaf ile Harbiye vekillerinin ilgasıyla, ikincisi Tevhid-i Tedrisatla, üçüncüsü de hilafetin ilgası ve Âl-i Osman efradının Türkiye Cumhuriyeti topraklarında sürülmesiyle ilgiliydi .
Reklam
Militanlık dalgası birkaç askeri diktatörü iktidara taşıdı. Bunlardan bazıları tevarüs etmiş hiçbir statüsü bulunmayan "tiran"lardı. Bunların yükselişi İslâmî gelenekle çelişkisi daha az olmakla birlikte batı'da devrim sayılabilecek bir nitelikteydi. Meselâ mustafa kemal başarılı bir kurmay subayken yeni Türkiye cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı oldu.
1921 Anayasasına dair yazarın görüşü
Bu hükümlerin bariz bir şekilde batılı emsallerine dayandığını; bunları İslam toplumunun ne siyasi teorisinden, ne de siyasi tecrübesinden çıkarmanın mümkün olmadığını ve daha da mühimi Îslami teori ve tecrübenin bu hükümlerle açıkça çeliştiğini görmek mümkündür.
“Türk milliyetçileri Anadolu’daki zaferlerinden sonra vakit kaybetmeden İstanbul’daki düşmanlarıyla kozlarını paylaşmaya yöneldiler.”
Sayfa 70
Şurası açıktır ki Halife'nin gerçek fonksiyonu imanın müdafaası ve bu dünyanın idaresi yolunda Şa-ri'in (yani peygamberin) vekili olmasıdır. Şu halde Şari çift yönlü bir mes'uliyetle mükellefti: İmanla ilgili mes'uliyeti Şeriat'a riayet edilmesini temin etmek ve insanları onun vazettiği vazifeleri kabule ikna etmek; ve bu dünyanın idaresi ile ilgili bir mes'uliyet ki bu da tebaasının sosyal refahını temin etmesiydi. İbn-i Haldun
Reklam
Bu yeni milliyetçi hareket başlangıçta kendinden önce III.Selim, II.Mahmut, Mithat Paşa, İttihat ve Terakki fırkası tarafından girişilen hamileler gibi ezici bir dış tehlikeyi defetmekle meşguldü ve sadece, İslâmi gelenekteki bu gayeye vasıta telâkki edilen cüz'î değişikliklerle ikinci derecede ilgilendi. Bununla birlikte daha Yunan ordusu Anadolu'dan çıkarılmadan Ankara'daki TBMM, bizatihi bir gaye olarak devleti dâhilî olarak yapılandırmaya koyulmuştu ve 11 Ekim 1922 mütarekesini müteakip haricî bir düşmana karşı sürdürülen bir ölüm kalım savaşı için harekete geçirilen ve bilâhare heyecan veren bir zaferle kızışan mücadele çabaları bilinçli olarak içe doğru yöneltildi ve maksatlı olarak Osmanlı'da hayatin temel esasını teşkil etmiş olan İslâmî müesseseleri sistemli bir sekilde berheva etmek için kullanıldı.
Osmanlı Hilâfeti fikri 3 Temmuz 1918'de tahta geçen Sultan Halife VI. Mehmet Vahdettin'in üzerinde farklı bir tesir gösteriyordu. Payitahtını ve şahsını savaşın galibi olan Müttefiklerin hakimiyeti altına sokan Mondros Mütarekesi, aynı zamanda onu, geçen on yıl boyunca Osmanlı Hanedanını kendisine kukla yapmış olan İttihat ve Terakki Fırkası'nın hakimiyetinden kurtarıyordu. Anadolu'daki yeni Türk milliyetçi hareketinin yükselişi, Sultan-Halife'yi, henüz serbest kaldığı Türk tebaasının hakimiyetine yeniden mahkum etmekle tehdit ediyordu. Anadolu'da Yunanlılara karşı gösterilen milliyetçi direnişin Büyük Müttefik Güçler’e bir meydan okuma olduğunu gören ve Müttefiklerin hakimiyetinin mukadder olduğuna inanan VI. Mehmet, nüfuzunu Mustafa Kemal aleyhine ortaya koydu. Halife 1919-1920 kışında milliyetçilerin kararlı bir hasmı olan Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya Biga Sancağı'nda Çerkez çetelerinden düzensiz bir kuvvet kurma izni verdi. 1920 baharında bu düzensiz birlikler milliyetçi ordunun karşı saldırılarına direnemeyince İstanbul Hükümeti Seyhülislam'dan milliyetçilerin hareketinin dine mugayir olduğuna dair bir fetva aldı. Fetva metni 11 Nisan'da aynı mealdeki bir Hatt-ı Hümayun ve bir Nazırlık bildirisiyle birlikte yayınlandı. Sultan-Halife'nin milliyetçilere karşı gösterdiği bu manevraların takdire şayan bir tesiri olmadı, fakat bunlar bir düşmanlık ilânıydı ve milliyetçiler bunu ne unuttular, ne de affettiler.
Sayfa 64
“Milliyetçiler bunu ne unuttular, ne de affettiler.”
“İstanbul Hükümeti Şeyhülislam’dan milliyetçilerin hareketinin dine mugayir olduğuna dair bir fetva aldı. Fetva metni 11 Nisan'da aynı mealdeki bir Hatt-ı Hümayun ve bir Nazırlık bildirisiyle birlikte yayınlandı. Sultan-Halife'nin milliyetçilere karşı gösterdiği bu manevraların takdire şayan bir tesiri olmadı, fakat bunlar bir düşmanlık ilânıydı ve milliyetçiler bunu ne unuttular, ne de affettiler.”
Sayfa 65