Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi

Beşir Ayvazoğlu

1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi Sözleri ve Alıntıları

1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi sözleri ve alıntılarını, 1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi kitap alıntılarını, 1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ismail Hakkı Baltacıoğlu, onun en büyük özelliklerinden birinin temizliği olduğunu söyler. Temizlik Fuad Şemsi'de alışkanlık değil, adeta dindir. Temiz yemek, temiz içmek, temiz yaşamakla yetinmeyip bütün dünyayı temiz görmek ister, göremeyince hırçınlaşır, mutsuz olur.
Sayfa 202
...Mehmed Akif ise, içinde yer aldığı kafileyle birlikte, çölün çetin şartlarıyla bir an önce Medine'ye ulaşmak için boğuşmaktadır. Medine, onun için "hayme-i Leyla"dır, "cananın yeşil yurdu"dur: Necd'in a'makına dalmış, iki aydan beridir, Koca bir kaafile Mecnun gibi haib, hasir, Koşuyor, merhamet et, badiyeden badiyeye, Görürüm bir gün olur hayme-i Leyla 'yı diye! Ne devam etmeye takat, ne karôr etmeye yer ... Bir ılık gölge, İlahi. .. O da olmazsa eğer, Kalmıyor sahil-i maksuda vusul imkanı. Yeniden cuşa gelirken bir alev tufanı, Karşıdan Kubbe-i Hadra edivermez mi zuhur? O nasıl heykel-i didar, o nasıl cephe-i nur' Öyle bir Tar ki: Her lemha-i istiğrakı, Olmadan çak-ı tecelli, süzüyor Hallak 'ı
Sayfa 141 - PdfKitabı okudu
Reklam
“Âkif, içindeki asıl şiir cevherini dökememiş olmanın azabıyla, âdeta bir heykeltıraş gibi, Türkçeyi büyük bir sabırla işlemiş benzersiz bir sanatkârdır.”
Sayfa 236 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Midhat Cemal
"...O, kütüphanesine hâkim bir kitap kurduydu. Bir röportaj sırasında sözünü ettiği kitapları, kenarları yaldızlı zarif fihrist defterine bakarak hemen bulmasından etkilenen Aydabir muhabirinin, "Bu koca kütüphanede istediğiniz kitabı nasıl bu kadar çabuk buluyorsunuz?" sorusuna verdiği cevap dikkate değer: "Kitaplarımı hemen bulamazsam, bu kitaplardan piyano tuşları gibi hemen istediğim sesi çıkaramazsam rahatsız olurum. Bir dakikada bulamayacağım kitap benim değilmiş gibi durur."
Sayfa 19 - "Midhat Cemal Kuntay ve Üç İstanbul", Aydabir, sayı 6, 1 Şubat 1936Kitabı okudu
"Falih Rıfkı'nın hiç anlayamadığı, Afganlı'yı, Sudanlı'yı, Seylanlı'yı, Buharalı'yı, Mağripli'yi, Senegalli'yi, Anadolulu'yu yurtlarından koparıp çölün cehennemine sürükleyen sevginin mahiyetidir. Mukaddes topraklara yapılan seyahati anlamından soyarak Medine'de parasız kalan müminleri sefil dilenciler olarak gören Falih Rıfkı'nın, onları "hayme-i Leyla"ya koşan gözü yaşlı, kara sevdalı Mecnun'lar olarak gören Âkif'i sevmesi ve anlaması mümkün değildi."
Sayfa 145Kitabı okudu
Biri de 'zıkkım' diyememiş mi yani..
"Davet Âkif'in şerefine verilmişti, ama Midhat Cemal, eminiz, masayı Şair-i Âzam'ın sofra zevklerini gözeterek donatmıştı. Makber'in azametli şairi, İsmail Hami Danişmend'in ifadesiyle, "vardan hoşlanmaz, yoğa can atardı"; mesela kışın ortasında yaz çileği ister, bulup getirseniz ağzına bile almazdı. Lokantada ev yemeklerini metheder, evde lokanta yemeklerine hasret çekerdi. Bir gece yarısı Maçka Palas'taki dairesinde, o saatte o civardaki bütün dondurmacıların kapalı olduğunu bile bile dondurma istemişti. İsmail Hami, misafir olduğu halde, hemen dışarı fırlayıp bir otomobile atladığını, Pangaltı'da bulduğu açık bir dondurmacıdan birkaç çeşit dondurma aldığını, fakat Şair-i Âzam'ın bu dondurmaları "çok soğuk" bularak yemediğini anlatıyor. Başka bir gün de Danişmend'leri şereflendiren üstat, Nazan Danişmend tarafından onun arzu edebileceği bütün yiyeceklerle donatılan sofrayı "Kızım bir makarna da mı yok?" diyerek görmezlikten gelmiş, fakat alelacele pişirilip önüne getirilen makarnaya elini bile sürmemişti. Başka bir hikaye de şöyledir: Lüsyen Hanım bir gün mevsimin bütün meyveleriyle adeta manav dükkanına çevirdiği sofraya nasılsa karpuz koymayı unutmuş. Üstat, şöyle bir bakıp dudak kıvırmış: "Dünyada bir karpuz da mı kalmadı?" Hemen kan kırmızı bir karpuz kesip önüne koymuşlar, bu sefer de "Ben kırmızı karpuz değil, sarı karpuz isterim!" diye tutturmuş. Manava adam koşturulup bir sürü karpuz zayi edilerek sapsarı bir karpuz bulunmuş, ama hazrete beğendirmek ne mümkün."
Sayfa 91 - İsmail Hami Danişmend, "Abdülhak Hamid'e Ait Hatıralar"Kitabı okudu
Reklam
Âkif'in Sanat Anlayışı
Sanatkâr kendi iç dünyasını eserine hiçbir şekilde yansıtmamalıydı. Bu tarif, Âkif'in sanat anlayışını bire bir vermektedir: Gerçeği yansıtmak! Sanatın gayesi hiç değilse büyük acıların yaşandığı buhran dönemlerinde sadece budur: Şudur benim cihanda en beğendiğim meslek Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek! diyen Âkif'e göre sanatın üç esası vardı: Hayat, hakikat ve müşahede.
Sayfa 235 - Kapı Yayınları, Genişletilmiş Yeni Baskı (8.basım)
Fuad Şemsi, fikir ve kanaatlerinden asla fedakarlık etmediği, özellikle amirlerinin kanun ve yönetmeliklere aykırı emirlerine şiddetle karşı çıktığı için devlet memuriyetinde dikiş tutturamamıştı.
Sayfa 211 - PdfKitabı okudu
" Akif hakikaten saçmayı mevzun düşüren ve manzume sayıklayan bir şair midir? Hayır! O, meselesi ve davası olan adamdır, sancıları ve ıstırabı vardır; nesir heyecanı için yetersizdir, şiirse feyezanı için dar... Çare ikisinin arasında bir dildir, Safahat'ın dili..." s. 238
"Âkif ayrıldıktan sonra Türkiye'de çok büyük değişiklikler olmuştu, Osmanlı dünyasıyla tüm bağları koparıp zihniyette geri dönülmez bir dönüşümü gerçekleştirmek amacıyla, o tarihe kadar yüz çizgilerimizi belirleyen bütün kurumlar ortadan kaldırılmış yahut fonksiyonlarını icra edemez hale getirilmişti. Özellikle harf inkılâbı ve bu inkılâbın
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Baştan sona harap olmuş bir ülkenin ot bitmeyecek çoraklıktaki topraklarından bir ordu fışkıracağına ve medeniyetin çelikten kaleleri yakıp eriten mermilerinin Mehmetçik'in çıplak göğsünde parçalanacağına zafer kazanılıncaya kadar inanmamıştı. Üst üste savaşların zaten tükettiği bir halktan geriye kalanlar, Nazif'e göre, netice alınması mümkün olmayan bir dava uğruna boşu boşuna kırdırılıyordu.
Sayfa 48 - PdfKitabı okudu
"Âkif'in "fikir ve dava adamı" kimliği, sadece şair kimliğini değil, çağının bir müşahidi olarak değerini de gölgede bırakmıştır. Şiirlerinden sadece ideolojik mücadelede slogan olarak kullanılabilecek beyit ve mısralar seçilmiş, Safahat'ın çarpıcı gözlemleri yansıtan zenginlikleri, mizahı ve ironisi genellikle gözden kaçırılmıştır. Âkif muhalifleri de öyle! Dünya görüşüne karşı oldukları için sanatkârlığını yok saydıkları Âkif'i asla anlamaya çalışmamışlardır. Safahat'ı dikkatle okuyanlar onun başlı başına bir dünya olduğunu iyi bilirler. Yirminci yüzyıl başlarındaki Türk ve İslâm dünyasını tanımak ve Türkçe'nin tadına varmak isteyen herkes Safahat okumalıdır. Şiir de vardır bu kitapta, fikir de; tiyatro da vardır, tuluat da; fotoğraf da vardır, karikatür de; mizah da vardır, gözyaşı da..."
Sayfa 162Kitabı okudu
Medine Yolcuları: Mehmed Âkif vs Falih Rıfkı
"...Peki, Medine? Falih Rıfkı için birkaç boz renkli hurma gövdesiyle kendini belli eden sıradan bir kasaba. Bir zamanlar "hazretsiz, aleyhisselâmsız, titremeksizin ve korkmaksızın ismini ağzına alamadığı Peygamber'in şehri" olması onda hiçbir heyecan uyandırmamıştır; aksine, içinizde böyle bir heyecan varsa bile, Falih Rıfkı'ya
Sayfa 140Kitabı okudu
266 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.