30 Yılın Ardından Türkiye ve Türk Dünyası

Kolektif

En Yeni 30 Yılın Ardından Türkiye ve Türk Dünyası Sözleri ve Alıntıları

En Yeni 30 Yılın Ardından Türkiye ve Türk Dünyası sözleri ve alıntılarını, en yeni 30 Yılın Ardından Türkiye ve Türk Dünyası kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Uygurlar, Türk toplumları arasında en yerleşik ve tarımla uğraşan halktı. Çoğu Türk kabileleri atlı çoban savaşçı kültürünü sürdürürken, Uygurlar tarımla uğraşan yerleşik bir halktı. Hatta şehirli anlamındaki "Uygar" sözcüğü Uygurlardan gelir. Muhtemelen İpekyolu'nun nimetlerinden yararlanmışlar ve özellikle tarımda çok ileri gitmişlerdi. Çin Seddi'nden bile büyük, yaklaşık 5.000 kilometrelik yer altı sulama sistemleri kurmuşlar; "Karız" denen ileri mühendislik eseri sulama sis- temiyle Tanrı Dağları'ndan yeraltından 60 derecelik açıyla kazdıkları hatlarla getirdikleri sularla 4 mevsim tarım ürünleri yetiştiriyorlardı. Yazın 50 dereceyi bulan çöl benzeri, deniz seviyesinden alçak Turfan Havzası'nda dört mevsim yetişen kavun, karpuz, zerzevat için kullanılan "Turfanda" kelimesi de ismini buradan alır.
Sayfa 184
Atatürk, "Türk Tarihi'nin Ana Hatları" kitabında Türk milletine şöyle seslenir: "Ey Türk Milleti, sen yalnız kahramanlık ve cengâverlikte değil, fikirde ve medeniyette de insanlığın şerefisin. Tarih, kurduğun medeniyetlerin övgüleriyle doludur. Varlığına kasteden siyasi ve toplumsal etkenler birkaç asırdır yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da on bin yıllık fikir ve kültür mirası, ruhunda bakir ve tükenmez bir kudret hâlinde yaşıyor. Hafızasında binlerce ve binlerce yılın hatırasını taşıyan tarih, medeniyet safında layık olduğun yeri sana parmağıyla gösteriyor. Oraya yürü ve yüksel. Bu senin için hem bir hak hem bir görevdir. "
Sayfa 179
Reklam
Bugün, Türk kültür birliği çalışmalarını hızlandırarak ilerletmek ve başarıya ulaştırabilmek için Ziya Gökalp'in Türkçülüğü sistemleştiren sosyolojisi ile felsefesini ve Atatürk'ün her alandaki liderliğini kendimize rehber edinmeliyiz. Yok olma eşiğine gelen Türk milletinin yeniden tarih sahnesinde yerini almasını sağlamış olan Ulu Önder Atatürk, bütün Türk dünyasına geleceği için rehber olacak hazine niteliğinde bir miras bırakmıştır.
Sayfa 178
Atatürk'ten sonra Cumhuriyetin kültür ve eğitim hayatında yaşanan bu gelişmeler, Türk milletini topla, tüfekle yok edemeyen emperyalizmin kültür saldırılarıdır. Emperyalizmin Türklere karşı kullandığı silah genellikle top, tüfek, füze, atom bombası değil, kültür olmuştur ve ne yazık ki tarihin çeşitli dönemlerinde gerçekleştirdikleri bu saldırılarda da başarılı olmuşlardır. Atatürk'ten sonra yönetime gelen liderler ne yazık ki Atatürk'ü, ABD Büyükelçisi General Charles H. Sherril kadar anlayabilmiş değillerdi. Sherill, 1934 yılında, Atatürk'ün yaptıklarını şöyle değerlendirmişti: "Dünyayı kendine hayran bırakan bu Türk, Türklerin göğsünü Türk olduklarından, tarihlerinden ve dillerinden dolayı bir daha kabartmış ve Türkiye'nin geleceği için yüzyılların toplayamadığından daha fazla bir kudret toplamıştır."
Sayfa 170
Türk milletini milli kültürden uzaklaştırarak sosyal yapısı ve değerlerine yabancı bir hale getirme yolunda tehlikeli bir çığır açılmıştı. Türk Tarih Tezi'nin Orta Asya ve Anadolu merkezli Türk tarih anlayışı, hümanizm ile antik çağ hayranlığına dönüştürülmek istenmişti. Bu akım, milli duyguları zayıflatması dışında kalıcı bir etki bırakmamış, Türk kültür hayatında boşluk meydana getirerek telafisi imkânsız tahribatlara neden olmuştur. 1950'den sonra, Demokrat Parti döneminde de, siyasette ve ekonomik alanda Batı'ya açılma ve liberalleşmenin getirdiği yeni arayışların etkisi ve önceki dönemden kalan izlerle birlikte milli olmaktan uzak, çelişki ve beceriksizliğin hakim olduğu eğitim anlayışı görülmüştür. Metin Aydoğan'ın yazmış olduğu gibi "Bir yandan Batıcılar, bir yandan Arapçılar ve ırkçılar, tümü birden Türk tarihini bir öykü edebiyatı hâline getirdiler ve daha sonra tam bir 'tarih rezaleti' yarattılar."
Sayfa 169
Atatürk'ten sonra milli kimlikten ve kültürden uzaklaşma eğilimi, Ziya Gökalp'e ve eserlerine karşı gösterilen ilgisizlik ve muhalefette de görülebilir. Ziya Gökalp'in kızı Hürriyet Gökalp, 1974 yılında "Yeni Türkiye'nin Hedefleri" isimli kitabın "Ziya Gökalp ve ona karşı hareketler" başlıklı bölümünde Ziya Gökalp'in fikirlerinin nasıl unutturulmak istendiğini şöyle anlatmaktadır: "... Gökalp'in kitapları, fikirleri unutturulmak, hatta çeşitli iftiralarla kötülenmek istenildi. Bir tarih kongresinin sergisinde mürteci olarak tanıtıldı. Yeni harflerle hiçbir kitabı bastırılmadı. Üstelik bunları yayımlayanların dernekleri kapatıldı. Halkevlerinde Ziya Gökalp hakkında bir gün tertiplemek, bir konferans verdirmek çok çetin mücadelelere yol açıyordu. Gökalp için hemen bütün resmi kapılar kapatılmıştı. Nihayet onun fikirleri üzerinde çalışan kimselere karşı bir kampanya açmak fırsatı ele geçince mürettep olarak, mahal suçlar yüklemek suretiyle birçok kimseler tevkif edildi. (Turancı-ırkçı) damgalariyle evler basılarak geniş tevkiflerin yapılması yetmemiş gibi, evlerdeki 'Türkçülüğün Esasları', 'Türkçülük' kitapları sanki suç unsuru ihtiva ediyormuş gibi toplatıldı, kaldırtıldı (1944)."
Sayfa 168
Reklam
68 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.