''Uyumayacağım, bütün gece uyumayacağım, nice uykusuz gecelere tanıklık etmiş şu pencerede şafağın ilk ışıklarını göreceğim. Hiçbir şeyin değişmediğini bileceğim, lütuf diye bir şey olmadığını...''
“Uyumayacağım, bütün gece uyumayacağım. Nice uykusuz gecelere tanıklık etmiş şu pencerede şafağın ilk ışıklarını göreceğim. Hiçbir şeyin değişmediğini bileceğim, lütuf diye bir şey olmadığını.”
Uyumayacağım, bütün gece uyumayacağım, nice uykusuz gecelere tanıklık etmiş bu pencerede şafağın ilk ışıklarını göreceğim. Hiçbir şeyin değişmediğini bileceğim, lütuf diye bir şey olmadığını...
"Uyumayacağım, bütün gece uyumayacağım, nice uykusuz gecelere tanıklık etmiş şu pencerede şafağın ilk ışıklarını göreceğim. Hiçbir şeyin değişmediğini bileceğim, lütuf diye bir şey olmadığını..."
Uyumayacağım, bütün gece uyumayacağım, nice uykusuz gecelere tanıklık etmiş şu pencerede şafağın ilk ışıklarını göreceğim. Hiçbir şeyin değişmediğini bileceğim, lütuf diye bir şey olmadığını.
"uyumayacağım, bütün gece uyumayacağım. nice uykusuz gecelere tanıklık etmiş şu pencerede şafağın ilk ışıklarını göreceğim. hiçbir şeyin değişmediğini bileceğim, lütuf diye bir şey olmadığını"
“Ne sıradan ne de çok uçuk, şartsız şurtsuz bir hayat bu hepimizi kurtaran; eninde sonunda sürü ruhuyla yapılan herhangi bir uzlaşmaya ya da isyana kolayca kapılmamızı engelleyen zorlu bir güç; bir şelale, ardında beyaz bir fon olan vesikalık fotoğraflarımız ve sağ başparmağımızın iziyle belirlenen kimliğimizle hiç alakası olmayan gecikmeli bir hareketle döküldüğü için asla yere ulaşmayan bir şelale; yabancı bir şey olan ama yine de özen gösterilmesi gereken hayat, annesinin işi çıkınca birine bırakılmış bir çocuk, haftada üç kez sulamamız ama bozmamak için lütfen fazla sulamamamız gereken begonya saksısı.”