Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1

Mustafa Armağan

En Eski Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1 Gönderileri

En Eski Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1 kitaplarını, en eski Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1 sözleri ve alıntılarını, en eski Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1 yazarlarını, en eski Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1
Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 1
Halifeydi Çünkü.. Son halife, Son sultan, Son imparator, Son.. Büyük Direnişçi.. Eline silah alarak, parmak tetikte; ama silahı asla patlatmadan direnen son büyük muhafız.. Son Ada’nın son büyük kalecisi bir başka deyişle.. Nüfus azaltan değil, artıran sultan.. SENİ NE KADAR AZ ANIYOR VE NE KADAR AZ ANLIYORUZ.. #MustafaArmağan #Abdülhaminkurtlarladansı1
Kızına göre Sultan Abdülhamid'in dindarlığı
Ayşe Sultan, babasının dindarlığını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktan çekinmemiştir: Babam doğru ve tam dini itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur'an-ı Kerim okurdu. Gençliğinde Şazeli tarikatına girmişti. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikaye tarzında anlatırdı. Böylece camide namaz kıldığı günlerden birinde Hamza Zafir Efendi adında muhterem bir şeyhe tesadüf edip onunla ahbap olmuş, bu tarikata bu suretle intisap etmiştir. Keza Yahya Efendi Tekkesinin büyük şeyhi olan Abdullah Efendi vasıtasıyla dahi Kadiri tarikatına intisap etmiştir. Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususi bahçesinde beş vakit Ezan-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı:"Din ve fen," derdi. "Bu ikisine de itikat etmek caiz" olduğunu söylerdi.
Reklam
Malum, 2. Abdülhamid'in, özellikle de 1880 sonrası iktidar döneminde gazeteler, dergiler, kitaplar, telgraflar, kısacası basın-yayın ve haberleşme araçları denetime hatta sansüre tabi tutulmuştu. Gazetelerin üzerine "Görülmüştür" kaydı düşülürdü. Kitapların dahi ancak kontrol edildikten sonra yayımlanmasına izin veriliyordu. Ancak bu baskılar siyasi yazılar ve ihtilal gibi içerideki muhalefeti tahrik eden haberler için geçerliydi. Bunların dışında yazı yazmak için son derece geniş bir alan kalıyordu. Eğitim, bilim, sanat, yayın dünyası, yeni kitaplar vs. Öte yandan sansürün şöyle de bir faydası olduğu söylenebilir: Yazıyı yazanın kimliği sansür kurulu tarafından soruşturulduğu için takma isimler yerine gerçek kalem erbabının imzaları ön plana çıkmış ve meydan Ahmed Rasim, Muhtar Sadık, Hüseyin Cahid, Ahmed Hikmet, Cenab Şahabeddin, Cevdet Paşa, Ahmed Midhad Efendi ve Şemseddin Sami gibi usta kalemlere kalmıştı.
Sayfa 136Kitabı okudu
Evet doğrudur, Abdülhamid döneminde, özelikle 93 Harbi'nden sonra sansür müessesesi mevcuttu;giderek de sıklaştı yukarıda açıkladığımız gibi;devletin dış baskılar karşısında bunaldığı ve dağılma tehlikesi geçirdiği bir ortamdaki sert bir refleksiydi bu. Ama insaf edilsin, o zamanlar bu yöntemi kullanmayan büyük devlet mi vardı dünyada? Orhan Koloğlu'nun Avrupa'nın Kıskacında Abdülhamid adlı çalışması, bu unutulan hakikati bütün yalınlığıyla ortaya koymadı mı? Hatta İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sandison, 8 Ekim 1881'de bir rapor yazarak Sultan'ı suçlamanın anlamsız olduğunu aynı sansür uygulamasını Rusya, Fransa hatta bizzat İngiltere'nin de yapmakta olduğunu söylüyor ve bir de ilginç örnek veriyordu: Biz kendimiz şu sırada Osmanlı ülkesinde bulunan Hintli uyruklarımızı etkileyebileceği düşüncesiyle postamızın Osmanlı gazetesi Gayret'i dağıtmasını yasakladık. Postalarımızın Türkiye'deki varlığının da Türk hükümetinin benzer önlemler alması hakkını içerdiği kanısındayım. Tabii bu gibi baskılar devrin aydınlarını, "Başımızdaki Kızıl Sultan, özgürlüklerimizi keyfi ve despotça kısıtlıyor" gibi peşin hükümlere dolayısıyla duygusal bir muhalefete sürüklüyordu. Elbette özgürlüklerin geniş ve hatta sınırsız olması arzuya şayandır. Herkes özgür olmak ister ama devletlerin kaderi bir varlık-yokluk sınırına gelip toslarsa artık normal zamanlardaki gibi geniş özgürlüklerden söz edemezsiniz. Özgürlükler, o noktada artık güvenlikle yer değiştirmek veya yeniden ayarlanmak durumundadır.
Sayfa 137Kitabı okudu
Hürriyet vaatleriyle iktidara gelen İttihatçıların giderek Türkçülüğe yönelmelerini araştırmacı Joseph Brewda, arkalarındaki İngilizlerin oyununa bağlıyor. Yani Türkçülük, Turancılığa dönerken Rusya ile Osmanlı'yı karşı karşıya getiriyordu. Öte yandan İngiliz gizli servisi, casus Lawrence eliyle Arapçılığı, casus Seton-Watson eliyle Sırpçılığı, Lady Dunham eliyle Arnavutçuluğu, Noel Baxton eliyle de Bulgar milliyetçiliğini körüklüyor ve Osmanlı Devletinin parçalanması için gereken bütün altyapı şartlarını hazırlıyordu.
Sayfa 154Kitabı okudu
2. Abdülhamid'i hal' etmek üzere saraya gelen bu ilginç karmanın röntgenini Yılmaz Öztuna şöyle çekmektedir: Karaso, İtalya'dan para alan bir casus olup Libya'nın İtalya tarafından yutulmasında meş'um bir rol oynamış, sonradan İtalya'ya kaçmış bir vatan hainidir. Jandarma paşası olan Es' ad Toptani, birkaç yıl sonra devlete isyan ederek Arnavut istiklali için silah çekmiş ve sayısız Türk'ün kanına girmiş bir adamdır. Aram Efendi'nin Ermeni ihtilal komiteleri ile yakın ilgisi malum olup Sultan Hamid'den Ermenilerin intikamını almak için hey'ete sokuşturulmuştur. Arif Hikmet Paşa, sonraki yıllarda karanlık siyasi hayatı olan bir denizcidir.
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.