Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Açıkta Gönderileri

Açıkta kitaplarını, Açıkta sözleri ve alıntılarını, Açıkta yazarlarını, Açıkta yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
160 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
“Yük trenlerinin boş gelip arpa, buğday ve yulafla dolu döndüğü zamanlardı. Derken kuraklık geldi ve yaylalar kuruyup çürüyene dek soldu. Tahıl yetiştirmeye son verildi ve demiryolu şirketleri vagonları ayırdı ya da arazinin üstünde kullanım dışı bıraktı. İstasyon kapandı, şef daha batıda bir göreve tayin edildi. Bir seneye kalmadan ailelerden
Açıkta
AçıktaJesus Carrasco · DeliDolu · 201445 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Açıkta kısacık olmasına rağmen insanı tesiri altına alan güçlü bir eser. Şiddetin ve istismarın soğuk ve kirli yüzünü görmüş ve kaçan bir çocuk, zorbalığa teslim olmuş adsız bir ülke. Çocuk ve ülkenin adı verilmemiş çünkü isimler değişiyor ama yaşananlar dünyanın her yerinde ortak sadece biçim değiştiriyor maalesef. Bilmediğimiz bir zaman ,kuraklığa mahkum olmuş bir ülke. Kahya'dan kaçan çocuk,onları atlattıktan sonra ıssız bir düzlükte sağ kalmaya çalışmaktadır. Yolu yaşlı bir çobanla kesişir. Oradan oraya savrularak yaşam mücadelesi veren çocuğun yaralarına Çoban merhem olur. Kötülükten başka bir şey görmemiş çocuk merhamet ile belki ilk kez karşılaşır. Hem kaçışı hem kuraklık ile verdikleri büyük mücadeleyi okuyoruz . Anlattığı şey farklı olmakla birlikte eserdeki kuraklığı ve ıssızlığı Yan Lianke'nin Günler Aylar Yıllar kitabına benzettim. İkisinde de susuzluğu, açlığı ve mücadeleyi iliklerime kadar hissettim. Eserde bazı şeyleri önceden sezsem de bu ona olan ilgimi azaltmadı. Çünkü anlatım çok güçlüydü. Bazen bir film izler gibi okudum bunda yazarın ayni zamanda senarist olmasının da etkisi var sanırım. İnsanların zalimliğini, yönetenlerin zorbalığını, doğanın çetinliğini anlatan çok başarılı bir ilk kitap. Çok beğendim.
Açıkta
AçıktaJesus Carrasco · DeliDolu · 201445 okunma
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
·
64 günde okudu
Ne yaparsa yapsın ölümcül günahı işleyeceğini biliyordu ve bu duygu gözünün önüne vaaz kürsüsündeki rahibi getiriyordu: sarımtırak cübbe, emreden eller, kavisli göbek biçimi ve cemaati yıkayıp geçen tükürükler. Dürüst ve riyakâr, bilge ve budala, itaatkâr ve sömürge yöneticisi, anne ve fahişe… Tanrının ve ona karşı çıkanların planlarının dokunduğu kategoriler bütünü. Ne isimlerin ne tarihlerin olduğu; kuraklığa mahkûm olmuş, şiddetle yönetilen bir ülke. Ahlâkın, son zerresine kadar buharlaşan su gibi sükût ettiği kapalı bir dünya. Kurtuluş umuduyla bozkırda savrulan biri. Daha küçücük bir çocuk... ya sağduyunun en ilkel basamaklarına adım atma fırsatını bulacak ya da hep beslendiği şiddete sonsuza kadar teslim olacak. Açıkta ile Madrid Kitapçılar Birliğince 2013 Yılın Kitabı Ödülü’ne değer görülen Jesús Carrasco; çocuk, çoban ve kâhya gibi arketipler vasıtasıyla yer yer muazzam bir lirizmle örülü keskin bir romana imza atıyor. Kelime kelime işlediği eserinde, merhametsiz doğanın varlığı tüm hikâyeyi birbirine bağlayıp kurguyla iç içe geçiyor; insanlık onuru, beklenmedik bir kuvvetle kıraç toprakların yarıklarında filizlenerek okuyucuyu âdeta büyülüyor.(Arka kapaktan)
Açıkta
AçıktaJesus Carrasco · DeliDolu · 201445 okunma
ihtiyar: “Puştlar için bir mezar kazmak, nihai hesap gününü beklerken onlara yırtıcılardan uzakta torpilli bir yer ayarlamak gerek.” Çocuk bir kez daha yanına çömeldi adamın. “Bunu yalnız yapamam.” “Ama yapmalısın.” “Ne kazma ne kürek var.” “Eğer onları gömmezsen kuşlara yem olacaklar.” “Bunun artık ne önemi var?” “Tabii ki var.” “Ama bu adamlar bunu hak etmiyor.” “Zaten bu yüzden yapman gerek.”
Sayfa 146Kitabı okudu
Kendi isteğiyle geri dönmek. Doğaya ve insanlara karşı verdiği umutsuz mücadeleyi bırakıp evine dönmek. Yuvasına değil, onun için daima bir sığınak olmuş o yere dönmek. Ayrılmadan önce sahip olduğu koşullardan çok daha kötüsünü göze alarak dönmek... Yolculuktan pişmanlık getirerek eve dönen evlat olmayacaktı o. Ailesinden nefret edendi ve onların vereceği yargıyla yüzleşmek zorunda kalacaktı. Böyle düşünüyordu, evet.
Sayfa 114Kitabı okudu
“Nerede bulunur, bilmiyorum ki.” “Ben sana anlatırım.” “Korkuyorum...” “Sen çok cesur bir delikanlısın, evlat.” “Hayır, değilim.” “Buraya kadar geldin.” "Senin sayende...” “Hayır, senin cesaretin sayesinde.” Çocuk ne yanıt vereceğini bilemedi. “Orada, tepede asılı olan İsa’nın tacını gördün mü?” “Evet, üç ucu var.” “Onlar gücü temsil eder evlat. Biri hafızadır, diğeri anlayış, üçüncüsüyse irade.” Çocuk kafasını kaldırıp baktı. Alacakaranlık, duvarın tepesinde duran ikonu sadece gömleğin, ellerin ve tacın gayri ihtiyari se-çilebildiği siyah bir silüet haline getirmişti. İhtiyarın söyledikleri çocuğu büyülemiş, bir an için endişelerinin uçup gitmesine neden olmuştu. “İsa da acı çekmişti.” “Ben artık acı çekmek istemiyorum.” “Öyleyse burada kalıp susuzluktan ölelim. Böylelikle kısa sürede acı çekmekten kurtulursun.”
Reklam
Çocuk belli bir mesafede ayakta dikilirken, ihtiyar sabit gözlerle ona baktı. “Otur!” “İstemiyorum!” “Sana bir şey yapacak değilim.” “Beni aradıklarım biliyorsunuz, beni teslim edeceksiniz.” “Hayır, niyetim bu değil.” “Sizin niyetiniz de herkesinkiyle aynı.’ “Yanılıyorsun!” “Beni neden ta buralara kadar getirdiniz?” “Uzak olsun diye.” “Nereden uzak?” “İnsanlardan.” “İnsanlarla sorunum yok benim.” “Seni gören herhangi biri ihbar edebilir.” “Sizin de yapacağınız gibi, değil mi?” “Hayır!” “Siz de diğerleri gibisiniz.” “Senin hayatını kurtardım.” “Karşılığında bir şey almak için olmalı.” İhtiyar suskunluğunu korudu. On metre uzağındaki çocuk, hayal kırıklığı işeme isteğine yol açmış gibi küçük bir daire çizerek huzursuzca kıpırdanıyordu. “Neden kaçtığını bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Çocuk hareket etmeyi bıraktı. “Benim tek bildiğim, kâhyanın hükmünün buralarda geçmedi
Az kalsın çukurun üstünü örten dalları kımıldatıp bulunduğu yöne en yakın adamların dikkatini çekiyordu. O zaman biri diğerlerine sessiz olmalarını emredecek ve sesin geldiği yöne doğru kulak kesilecekti. Göz göze geleceklerdi. Onlarca çubuğun durduğu yere doğru, karşılarına bir yabani tavşan mı yoksa kayıp çocuk mu çıkacak diye tereddütle, sinsice yaklaşacaklardı. Sonra dalları bir kenara iterek, orada dip kuytuda, karnının üstüne iki büklüm olmuş bedeniyle onu göreceklerdi. Bayılmış numarası yapacak; çamur birikintilerine bulanmış hali, elbisesinin ıslaklığı ve kirli saçı zaferinin tablosunu oluşturacaktı. Bir anlık da olsa bu zaferin tadını çıkaracaktı. Bugünü kurtaracaktı, peki ya sonra?.. Derken adamların bağırışlarına ötekiler de üşüşecekti. Soluk soluğa kalmış babası gelecekti; kendini kaybetmiş, aynı zamanda her şeye hazırlıklı bir halde. Çevresinde onu havasız bırakacak bir arbede yaşanacaktı. Henüz küçük kibrit çöpünü yakıp tüketen tatlı alevin ortada olmadığı, çakmak üzere olan kibrit... Onu topraktan sevinç nidalarıyla kazıyıp çıkaracaklardı. Etrafında birbirine sarılıp kucaklaşan adamların sırtlarından tozlar havalanacaktı. Sonra bir el arabasının içinde, çiftçi şarkıları ve ılık şarap eşliğinde köye dönüş yaşanacaktı; küçük ve esmer göğsünde babasının kaba saba eli... Herkesi ilkin meyhaneye sonra da evlerine götürecek oyunun şen şakrak giriş sahnesi gibi... Son perdedeyse çatıyı ayakta tutan ve her şeyin yegane tanığı olan, kocaman odaları buz gibi kılan kalın duvarlar. Babanın yıpranmış kemerinden önce gelen, topluca seslendirilen giriş müziği.
“Berrak gökyüzünde asılı duran hilal şeklinde Ay. Başının üzerinde binlerce, milyonlarca, birçoğu çoktan ölüp gitmiş yıldız göz kırparak ışıklarını yolluyordu ona.”
Evindeki taştan kalın duvarlar, çocukların münasebetsiz bir iş karıştırırken yakalandıklarında yere bakmalarını gerektiren çok eski bir yasa dayatırdı onlara. Kurban ya da tanrıların gazabını yatıştıran bir adak gibi başını eğip enseyi göstermek gerekirdi. İşlenen suçun büyüklüğüne göre enseye inen tokatlar ya cezanın kendisi ya da daha büyük bir dayağın salt girişi olurdu.
Reklam
Zulmün de açgözlülük ve şehvet düşkünlüğü gibi nedensiz yere her daim iş başında olduğu bu dünyanın anahtarı bilgelikte saklı değildi.
Sayfa 116 - Deli DoluKitabı okudu
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Anne olduktan sonra mı böyle duygusala bağladım bilmem .Ama özellikle esas karakter bir çocuk oldu mu bende bütün ipler geriliyor içim bir tedirgin okuyorum. Yine de hakkını vermeliyim oldukça akıcı ve sizi içine alan bir kitap. Günümüzde maalesef çoğumuz için perde arkasında kalmış bir konuyu ele alıyor yazar ustalıkla. Çocuklar kötülüğü bilmezler maalesef biz yetişkinlerden öğrenirler . Bundan sebep lütfen dünyalarına ışık olmaya çalışalım.
Açıkta
AçıktaJesus Carrasco · DeliDolu · 201445 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
İstismara maruz kalan ismini asla ögrenemediğimiz isimsiz bir çocuğun isimsiz bir yerden kaçış mücadelesi. Ağdalı bir dil yerine sade bir dil ile kusursuzu yakalamış Jesus Carrasco. Çocuğun mücadelesini okurken az da olsa arka planda köylülerin kuraklıkla verdikleri mücadeleyi de okuyoruz. Yazar kitabın sonuna kadar okuru diken üstünde tutmayı başarıyor. "Çocuk da etrafında gördüğü insanların daima yaptığı gibi şiddete başvurmuş, şimdi de kendi namına, yine onlar gibi cezadan muaf olmayı talep ediyordu."
Açıkta
AçıktaJesus Carrasco · DeliDolu · 201445 okunma
Ömrünün sonunda onu bekleyen cehennemin, yaşadığı eziyetlerden çok da farklı olmayacağını düşünüyordu. İçinde kara ruhların olduğu o alevler içindeki gayya kuyusu pekala budala dar görüşlüler sürüsüyle dolu bu düzlüğün ta kendisi de olabilirdi.
Sayfa 111 - Delidolu YayınlarıKitabı okudu
Bir zeytin ağacını tastamam bir ağaç şeklinde bulabilmek sıradışı bir durumdu. Buna mukabil budaklı gövdeleri, günün birinde köklerinden su girip şimdi kupkuru kalmış, ağacın ortadan yarılmasına sebep olmuş yarıklarsa bolca bulunurdu. Cepheden geri dönmüş askerler misali. Yaralı ama hala ayakta, yürümeye devam etmekte.
Sayfa 52 - Delidolu YayınlarıKitabı okudu
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.