Adem'in Kekliği ve Chopin kitaplarını, Adem'in Kekliği ve Chopin sözleri ve alıntılarını, Adem'in Kekliği ve Chopin yazarlarını, Adem'in Kekliği ve Chopin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müziği çalan adam yaşamıyormuş, eskilerden bir adammış. Adı da Şopen’miş. Adamın kendi yok burada, Allah’ı var iyi çalıyo, dertli çalıyo. Belli ki o da sevdalık çekmiş.
Mustafa Çiftçi'nin ilk okuduğum kitabı oldu kendisi. Hikayeleri o kadar güzel tasvir etmişti iç Anadolu'yu evet bu biz diyorsunuz. İnsanların bakış açıları düşünme biçimleriyle tam bir Anadolu.
Her hikayenin sonunda acaba kötü bir şey olacak mı diye korkuyla bekletip güzel sonlar yazması Anadolu insanının zor hayatını bir nebze de olsa hikayelerde mutlu sonla bitirme istediğinden geliyor sanırım. Bu hikayelerde mutsuz sonralara yer yok. Oldukça keyif vericiydi su gibi akıp gitti tüm kitap.
Yeni bir Mustafa Çiftci kitabı ile merhaba. Yazarımızın dilini, karakterlerini, hikayelerini öyle çok seviyorum ki. Benim için öykü türünde en iyilerden biridir. Bir iç anadolulu olarak bana memleketimi, gerçek hayatta gördüğüm insanları anımsatıyor :) Bu da bende evimdeymişim hissi uyandırıyor. Yine güzel bir kitaptı ancak benim için Ah Mercimeğim ve Bozkırda Altmışaltı’dan sonra gelir. O yüzden onları önce okumanızı tavsiye ederim. Tabi onları okuduktan sonra bu kitaba da şans vermeyi unutmayın :)
Yazardan okuduğum ilk kitaptır. Çeşitli öykülerin ilki kitaba başlığını vermiştir. Öykülerin çoğu Yozgat’ta geçmektedir ve kahramanları Yozgatlılardır. Anadolu insanının ve yerel söylemlerin türlüsüne şahit olunur okundukça. Bir ılık bazlama kokusu ve yanında acımış çay içmek gibidir bu kitabı okumak. Evet acı çay… Çünkü acısız olur mu hiç bu toprakların insanı?
Beni en çok son öykü etkiledi. En uzun öykü olan bu öykü DİYEŞET başlığını taşır. Bu kelimeyi de ilk kez bu kitapta gördüm. Sanırım Yozgat’a özgü bir söylem. Kocasız kalan ve yokluk çeken bir kadının gassal olmaya ve cenazelerde diyeşet(deyişler) söylemeye başlamasını anlatıyor. Yoksul ve yalnız kalan ve küçük yerde yaşayan bir kadın nasıl kendini kurtarır bunu apaçık izliyoruz Cemiyet Yenge’nin hikayesi üzerinden, içimiz acıyarak… Bir kadın olarak en içe dokunan öyküyü burada buldum. Yazarı da pek sevdim.
Hep tertemiz, dengeli,terazili evinde. Hep sessiz, ıssız evinde bir radyo cızırtısını yoldaş ederek bekledi,bekledi. Meğer beklediği ne evlat ne koca ne başka şeymiş. Beklediği ölüm imiş. Sonunda geldi kapıyı çaldı ölüm.
Olsun Gülizar olsun ,isyan yok kızım , isyan büyük günah. Sen de dua et. Bak ben ettim. Sen çıktın karşıma. Sen de dua et senin de Gülizar ' in gelsin. Bur yerlerden çıksın da gelsin Gülizar 'im, çıksın da gelsin .
Yine 1K bünyesinde ilk incelemesini yaptığım kitaplardan birisi olan 'Bozkırda Altmışaltı' kitabının yazarı Mustafa Çiftçi'nin bir başka kitabının incelemesi ile karşınızdayım. O kitap için tadı damağımda kaldı demiştim, ayni hisler Adem'in kekliği ve Chopin için de geçerli. Kitap buram buram Anadolu kokan hikayelerden oluşuyor. Karakterlerin her birisini mahalleden, okuldan, çocukluk anılarımızdan tanıyoruz. Bir çırpıda okunan bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
"Çare yok, gireceksin her bir odaya, yine gün ışıyacak adı sabah olacak, gün tepeye dikilecek öğle vakti diyecekler, gün kızıl olup batacak akşam olacak, hepsi bize, hepsi sana.."