Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alaturka Demokrasi Alaturka Laiklik

İhsan Süreyya Sırma

Alaturka Demokrasi Alaturka Laiklik Gönderileri

Alaturka Demokrasi Alaturka Laiklik kitaplarını, Alaturka Demokrasi Alaturka Laiklik sözleri ve alıntılarını, Alaturka Demokrasi Alaturka Laiklik yazarlarını, Alaturka Demokrasi Alaturka Laiklik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
MÜSLÜMANLARDA SEÇİM’İN TARİHİ
Hepimizin bildiği gibi, Müslümanlar ilk devletlerini Hz. Peygamber (S.A.S) ‘in Hicretinden sonra Medine’de kurdular. Bu devletin kuruluşunda, şüphesiz bir seçim söz konusu değildi, olamazdı da! Çünkü devletin fiili başkanı, yani Hz. Peygamber (S.A.S) tabir yerindeyse, Allah tarafından seçilmişti. O, “Mustafa” ydı kendinden önceki Mustafa’lar gibi. Ve Mustafa, yani “Allah tarafından seçilmiş” olduklarından da, insanları yönetmeye en çok onlar layıktı.Çünkü onlar, Allah’ın murakabesi altında olduklarından heva ve heveslerine göre hareket edemez; Allah’ın emirleri doğrultusunda, adaletle, arı vicdanlarıyla yönetirlerdi insanları.İşte bunun içindir ki onlar, ideal idareciler; toplumları, ideal toplum ve nihayet devletleri de ideal devletlerdi.Öylesine ki Hz. Peygamber (S.A.S)’in Devlet Başkanlığı bile keyfemayeşâ tarzında bir yönetim değildi. O, ancak kendisine emredilenler doğrultusunda hareket edebilir ya da içtihadlarda bulunabilirdi.Diğer peygamberler de aynı hükümle bağlıydılar İlahi vahy’e! İşte onlar, yani peygamberler, bizzat Allah tarafından diğer insanları uyarıp yönetmek için seçilmiş olduklarından, onların diğer kullar tarafından seçilmeleri ya da yönetilmeleri muhaldi.
1924 den beri Türkiye'de uygulanmış olan anayasalar, bireylerin haklarını korumaktan ziyade, Rejim'in korunması için hazırlanmış anayasalardır. Oysaki anayasalar bireylerin haklarını korumak için var olmaları gerekir!
Reklam
Daha sonraki senelerde ise bu Anayasanın çok önemli bazı maddeleri değiştirildiği gibi, bazı yeni maddeler ilâve edildi: Örneğin 11 Nisan 1928 tarihinde çıkarılan bir kanunla, söz konusu Anayasanın ikinci maddesi değiştirilerek, "Türkiye Devletinin dini, Din-i İslâm'dır" hükmü Ana yasadan çıkarıldı.
"Avrupa birliği içinde yer alan Türkiye'nin, kendini Avrupa devletlerine benzetip, onların metodlarını uygulaması ve onların anayasal rejimlerine uyması lâzımdır. Şer'i ve örfi kanunları da nazar-ı itibara alarak, onların hükümet şeklini kabul ettiğimizi ilân ederiz" İşte, o tarihten 1982 yılına kadar, ülkemizde hazırlanmış olan bütün anayasaların, ve de şuanda yapılmak istenen anayasal değişikliklerinin ruhu budur: Avrupalı'ya benzemek, başka bir deyişle, kimliğimizden sıyrılmak...
Biz yine de bu laikleri uyarmayı vazife biliyoruz: Biz sizin dininize karışmadığımız gibi, lütfen siz de birilerinin dinine karışmamayı öğrenin artık! Yoksa bu konudaki rüştünüze hâlâ mı ulaşmadınız?
Hz Ömer de müslümanlığına hayrandı zaten...
" Ey cemaat, bu günlerde bazı insanlar çıkmış; kendilerine Şeriatçı diyorlar. Zinhar bunlar kafirlerin ta kendileridir. Çünkü bir tek Şeriat vardır; onu da Hz. Peygamber getirmiş olup başkası getiremez! Müslümanlığın %99'u ferdi, %1'i de içtimai olduğundan, ve de İslâm'ın %99'unu zaten evlerimizde yaşadığımızdan, cuma günleri camilerde toplanıp cumayı da kıldık mı, İslâmi %100 yaşamış oluruz!".
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Hani kendi dinleri olan laikliğin itikad ölçülerine göre, başkalarının dinlerine karışmayacaklardı?
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.