Tüyleri dökülmüş, vücudu yara içinde, zayıflamış, güçlükle yürüyen bir köpek..
Açlık ve susuzluktan dili dışarda, bütün kasaba halkı hayvana nefretle bakıyor, taş atıp
uzaklaştırmak istiyorlar...
Hayvan acı acı bağırıyordu..
Bir lokma ekmek, bir yudum su esirgeniyor bu hayvandan..
Zorla, sürüne sürüne, korkarak çeşme yalağına yanaştı.
Orada su dolduranlar hayvana taş atıp uzaklaştırdılar.
Yan tarafta ellerinde ekmek yiyen çocuklara baktı.
Bir parça ekmek atan bile yok.
Çocuklar da taş atmağa başladı.
Tüyleri dökük, yaralı, çıplak vücudunu süsleyen yalnız iki adet koyu kahverengi sadakat
timsali gözlerini şefkatle çocuklara çevirdi.
Çeşmeye baktı sonra güçlükle döndü, sürüne sürüne uzaklaşmağa bağladı, bu insan
sürüsünden.
Yine taş attılar, yine nefret nidaları yükseldi.
Açlık, susuzluk, hastalık ve insan merhametsizliğinin yenemediği sadakat timsali koyu
kahverengi gözlerini ayırdı, ümit beklemeden ve sürüne sürüne uzaklaşmağa başladı...
Oradan geçiyordu, köpeğe yaklaştı.
Hayvanı kucağına aldı.
lleri yaralardan akan cerahati sularla ıslandı.
Hayvan bu sırada dili ile o zâtın mübârek ellerini yalıyordu.
Beraber kıra, gölgelik bir yere gittiler, kırk gün hayvana baktı; ilaçladı, yıkadı, doyurdu,
içirdi, hem de elleri ile..
Hayvan iyileşti.
Tüyleri geldi, güzelleşti.
ALLAH’ın her mahlukta tecellî eden bütün güzel esmâları gülmeğe başladı bu hayvan
vücudunda..
Bir gün beraber şehre indiler.
Bütün kasaba halkı hayretle etrafını sardılar:
İleri gelen yaşlılar mübârek zâta ve hayvana bakıyorlardı:
İçlerinden biri:
“Efendim bu köpeğe bu kadar niçin itina ettiniz?” diye sordu.
Mübârek gözlerini onlara doğru çevirdi.
Ağır ağır, lâhuti bir ahenkle:
“Evet itina ettim. Zira Cenab-ı Hakkın yarın yevmü kıyamette, huzurunda, bu köpeğe
niçin merhamet etmedin.. Onu giriftar ettiğim belâya seni de uğratmaklığım ihtimalini
düşünmedin mi? İtab-ı ilâhisinden korktum da ondan böyle yaptım!” dedi..
Ortalığı derin bir sükût kapladı..
Kalabalığı yararak ağır ağır yürümeğe başladı.
Arkasından koyu kahverengi gözleriyle etrafa bakıp kuyruğunu sallayarak köpek
geliyordu.
Bu sahne âdeta bir âyetin dile gelmiş ve şekillenmiş hâli idi.
“İyi işler işleyip kendilerini ALLAH'a teslim edenler ALLAH indinde mükafata kavuşur,
onlar için hiç korku yoktur, onlarar mahzun da olmazlar.”
Halk, hayran, mahcub, yaşlı gözlerle onları bir müddet takip ederek; epeyce gittiler..
Gözden kaybolacakları bir köşe başında mübârek zâtın tekrar köpeği kucağına aldığını
gördüler.
Onla, da böylece yollarına devâm ettiler.
Sadakat, merhamet, şefkat ve Velîlik uzaklaşıyordu insan kitlelerinden...
Dedemin dedesinin devrinde her kasabada iyi insanlar, her mahâllede merhamet, şefkat
timsali, nûrlu bir ihtiyar, her bölgede bir ALLAH dostu bulunurdu.