İhsan Oktay Anar'ın (Puslu Kıtalar Atlası'ndan sonra) okuduğum ikinci kitabı oldu Amat. Doğrusu yine zorlandım hikayenin içine girmekte.
Ama anladım, İhsan Oktay Anar'ın o cümleleri olabildiğince uzatan, içiçe geçiren, böylece okuyucuyu da (kendisini hikayeye tam olarak vermesi şartıyla) bir anlamda kitaba bağlayan üslubunu seviyorum, ama kullandığı (çoğu anlatılan konulara ve ortamlara özel terminolojiden olan) onlarca, hatta yüzlerce özel kelimenin dili ağırlaştırmasını pek sevmiyorum.
Uzun lafın kısası, bu kitabını pek tutmadım. Bana ağır geldi diyeyim.