Merhabalar, bugün sizlere Stefan Zweig'in yazmış olduğu Amok Koşucusu kitabının yorumuyla karşınızdayım.
Kitap, anlatıcının gemi yolculuğunda tanıştığı bir doktorun hikayesini anlatıyor. Avrupalı bir doktor yedi yıldır Hindistan görev yapmaktadır. İlk başta bu göreve hem parası hem de bu topraklar da araştırma yapacağı için heyecanlı olsa da ki ilk yıllarda çabalamış fakat zamanla süresini doldurup tekrardan Avrupa'ya dönmenin hayalini kurmaya başlamıştır. Görev yaptığı yer merkezden uzak, kendisini topluluktan soyutlamış, Avrupa'daki yaşamının özlemiyle kavrulurken bir gün kapısını bir kadın çalar. Bu kadının Avrupa'lı olması doktoru heyecanlandırsa da kadının yardım isterken ki daha doğrusu söylem tarzları adamın içindeki bir şeyleri tetikler ve kadına 'yardım' talebini geri çevirir ve başka bir istekte bulunur. Kadın bütün gururuyla, bakışlarıyla adamın ofisini terk eder. İşte buradan sonra doktor bir Amok Koşucusu gibi davranır, kadına yardım eli uzatmak ister fakat kadın ne aldar zor durumda olsa da kabul etmez. Doktorun çabası, kadına verdiği söze bağlılığı uğruna yaptıkları... Yazarın doktor üzerinden ruh betimlemelerini, yaşadığı psikolojik tahlilleri özellikle amok Koşucusu benzetmesi muazzamdı. İlk defa öğrendiğim bir şeydi okurken acaba ne diye merak ederken yazar bunun ne olduğunu zaten açıklıyor. Stefan Zweig kalemi sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.