Amok Koşucusu

Stefan Zweig

En Eski Amok Koşucusu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Amok Koşucusu sözleri ve alıntılarını, en eski Amok Koşucusu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"... bu kirli yalnızlıkta, insanın ruhunu yiyen, iliğine kadar sömüren bu ülkede artık utanma duygusunu unuttum."
Aslında ben bir tıp doktoruyum ve bu meslekte öyle vakalarla, öyle kaçınılmaz... sınırda diyelim, vakalarla karşılaşırız ki görevimiz olup olmadığını bilemeyiz ya da birden fazla sorumluluk vardır, hem başka bir insana hem de kendimize, devlete ve de bilime karşı... evet, tabii ki yardım etmeliyiz, bunun için oradayız ama böyle ülkeler teoriden başka bir şey değildir. Yardımımızda ne kadar ileriye gitmeliyiz? Işte siz bana bir yabancısınız ben de size yabancıyım. Sizden, benden kimseye bahsetmemenizi istedim, hiçbir şey demeden yaptınız. Şimdi de sessizlik beni öldürdüğü için sizinle konuşmak istediğimi söyledim, sizde dinlemeye hazır olduğunuzu söylediniz. Güzel, ama bu kolay bir şeydi. Ya sizden beni tutup gemiden aşağı atmanızı isteseydim, o zaman yardım için isteğiniz kaybolurdu. Görevde bir yerde biter. Kendi hayatlarımızı ve sorumluluklarımızı düşünmeye başladığımız yerde biter. Bir yerde bitmek zorunda... bitmeli... ya da belki herkesin dışında doktorlar için bitmemeli mi? Bir doktor Latince kelimelerle dolu bir diploması olduğu için her zaman hayat kurtarmaya mı koşmalı, herkese yardım etmeye hazır mı olmalı, gerçekten hayatını çöpe mi atmalı, ruhundan fedakarlık mı etmeli? Eğer bir kadın... eğer birisi gelip de sizden soylu, yardımsever ve İyi olmanızı isterse... evet, görev bir yerde sona ermek zorunda. Artık bir şey yapılamayacak noktada bitmeli, işte bu noktada bitmeli...
Reklam
“Amok koşusu?“ Evet, sanırım biliyorum, Malezyalıları etkileyen bir çeşit zehirlenme…“ “Zehirlenmeden fazlası… O bir delilik, bir çeşit insan kuduzu, basit bir alkol zehirlenmesinden çok farklı, ölüm saçan, manasız bir saplantı deliliği. Doğuda geçirdiğim zamanlarda kendim de bir çok vaka çalışmıştım-başka insanlar hakkında bilge ve tarafsız olmak kolaydır ama temelindeki korkunç sırrı asla keşfedemedim. İklimi ile, boğucu hava, sinir sistemine kırılıncaya kadar ağırlık yapan baskın bir atmosfer ile ilgili olabilir… Şimdi şöyle oluyor: sıradan, İyi huylu bir Malezyalı ilgisiz, lakayt, duyarsız bir şekilde içkisini içerek oturuyor… Tıpkı benim odamda oturduğum gibi… Birden ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor, dışarıya çıkıp hiçbir yöne bakmadan ileri doğru gidiyor, nereye gittiğini bilmeden sadece ileri. Kris’iyle Karşısına kim çıkarsa çıksın, insan ya da canavar, kesiyor ve bu ölüm saçan cinnet onu daha da dengesiz yapıyor. Koşarken ağzı köpürüyor, bir manyak gibi oluyor… Ama yine koşuyor, koşuyor, koşuyor, sağa sola bakmıyor, acı acı bağırarak kan lekeli Kris’ini savurarak korkunç şekilde ilerliyor. Köyün insanları hiçbir adamın bir amak koşucusunu durduramayacağını biliyor ‘Amuk! Amok!‘ Ve herkes kaçıyor… Ama o duymadan, görmeden karşılaştığı her şeyi indirerek koşuyor… Taki kuduz bir köpek gibi vurulana ya da kendi kendine ağzı köpürerek bayılana kadar.
O kadın odama geldikten sadece bir saat sonra hayatımı çöpe atmıştım, boşluğa doğru dörtnala giden bir amok koşucusuyum.
Ve o yavan, rahatsız uyku ölüm ve yaşam arasındaki yarışımda anlık tek bir molaydı...
Görev de bir yerde biter. Kendi hayatlarımızı ve sorumluluklarımızı düşünmeye başladığımız yerde biter. Bir yerde bitmek zorunda... bitmeli... ya da belki herkesin dışında doktorlar için bitmemeli mi?
Sayfa 18 - filozof yayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.