Anadolu'da bugün bile Dryad imişler gibi ağaçlarda bir ruh olduğu inancı vardır. Bir ağaç yemiş vermezse, «ağaç korkutma» denilen çareye başvurulur. Biri baltalı, biri eli boş iki kişi, yemiş vermeyen ağacın başına dikilir. Baltalısı,
«Ben bu ağacı keseceğim! » der.
Baltasını, kaldırınca, öteki,
«Onu affet, bu yıl vermediyse, önümüzdeki yıl çok verir. Onun canını bana bağışla!» diye yalvarır.
Sözde ağaç bu sözleri işitir, korkar ve ertesi yıl çok ürün vererek canını kurtarır. Her ne kadar bu yapılan iş saçma işe de, yapıldığına göre ağaçta bir can ve cankulağıyla dinleyen bir ruhun varlığına inanılıyor demektir.
Batı irfanı denilince yabancı bir irfan sanıldı, oysa Batı kültürünün beşiği Anadolu'dur. Batı çocuklarına okutulanların çoğu Anadolu'nun eski efsaneleridir. Biz burada o kültürü yaratmış olan insanların çocuklarıyız.
O günlerde Prometheus bir narteks dalı almış (narteksler yalnız Anadolu ve Yunanistan'da yetişen bir bitkidir), tanrıların sarayını taşıyan Olympos dağının tepesine gizlice çıkıp orada tanrıların kutsal ateşini çalmış ve ateşi narteks sapının içinde insanlara taşımıştı. İşlediği bu suç için Prometheus, Kafkas dağının yalçın ve ıssız bir uçurumuna zincirlenir. Her an büyüyen yüreğini bir kartal durmadan yiyordu. (Prometheus, kesinlikle ateş yapmak için bir alet, bir kolaylık icadeden pek eskiden yaşamış bir dahiydi. Ateş, tanrılar tanrısı Zeus'un tekelinde olduğu için papazlar, tanrının işlerine karışıyor diye onu Galileo'nun Vatikan'a karşı düştüğü duruma düşürmüşler ve hayalen belki de gerçekten onu Kafkas dağlarına zincirleyerek cezalandırmışlardır. Sonradan halk onu tanrılaştırmıştır).
... güzel kızlar çarşı meydanında arttırma usulüyle satıldıktan sonra, onlardan biriken parayla çirkinler eksiltme suretiyle elden çıkartılıyordu. Yani bir çirkin kız onu en az para ile kabul edene veriliyordu.