En Eski Anadolu Türk Beylikleri Tarihi Gönderileri
En Eski Anadolu Türk Beylikleri Tarihi kitaplarını, en eski Anadolu Türk Beylikleri Tarihi sözleri ve alıntılarını, en eski Anadolu Türk Beylikleri Tarihi yazarlarını, en eski Anadolu Türk Beylikleri Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Babanın küçük oğlunu yanında alıkoyması eski bir Türk adetidir. Eski Türk ailesinde her baba yetişen oğullarını evlendirmek suretiyle onların müstakil birer aile haline gelmelerini sağlamaktaydı. Ancak küçük oğul evlendikten sonra babasının yanında kalmaya devam etmekteydi. Yaşlılıklarında anne ve babasına bakmakta ve onların ölümünden sonra da babasının kalan malının sahibi olmaktaydı. Baba ocağını tüttürdüğü için küçük oğula "od-tigin" (ateş prensi) denmekteydi.
Orhan Bey, bir kitabesinde kendisini "Türk gazilerinin sultanı" olarak tanıtmıştır ki bu ifade son derece dikkate şayandır. Zira Türkiye Selçuklu devrinde olduğu gibi bu dönemde de "Türk" adının kullanılmasından adeta utanılarak kaçınılmaktaydı.
Kitap Türklerin Anadoluya gelmelerinden 1608 yılında Ramazanoğlu Beyliğinin Osmanlıya tamamen katılınmasına kadar olan süreçte var olan belli başlı tüm beylikleri inceliyor. Inceleme yapılırken Türkçü bir görüş açısıyla değerlendirmeler yapılıyor.
Kitapta bahsedilen beylikler ayrı başlıklar altında değerlendirilirken bu değerlendirmelerde yazar bazen beylik yerine anadolunun genel durumuna o kadar çok dalıyor ki beyliğe çok az yer ayırıyor. Mesela Dulkadiroğlu Beyliğinin anlatıldığı ve yirmi sayfadan fazla süren bölümde sadece 3 sayfa Dulkadiroğlu Beyliği anlatılıyor.
Tüm bunların yanında bugünkü Anadolu'da mevcut yerleşim yerlerinin isim köklerini öğrenmek insanı şaşırtıyor. Keçiborlu'nun küçük burgulu, Uluborlu'nun da büyük burgulu anlamına geldiği gibi, Karahisar, İçel, Alanya gibi yerleşim yerleri içinde değişik açıklamalar mevcut.
İyi okumalar
(Ankara Savaşı arefesinde oğlu ölen Ve Sivas'ı da kaybeden Yıldırım Bayezid, yolda karşılaştığı bir çobanın kaval sesinden etkilenerek)
"Çal çoban çal, Ertuğrul gibi bir oğlun mu öldü, Sivas gibi bir kalen mi gitti?"
Tuyuğ, rübai gibi kafiyelenen dört mısralık bir şiir olup, Türklerin divan şiirine getirdikleri yeni bir nazım türüdür. "Tuyuğ" bugün kullandığımız "duyu" ve "duygu" kelimelerinin eski şeklidir.
"Var-ıdı Mehmed Beyin üç karındaşı
Hamza ve Osman, Hasan Bey yoldaşı
Tahta Paşayı görür anlar reva
Hızır Bey dahi anı gördü seza
Gerçi Paşa çok tekellüf eyledi
Tahta geç der, Hızır Şah söyledi
And içti dedi kim haşa ki ben
Tahta geçem varken ey Şah sen"