Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anneme Mektuplar

Cengiz Dağcı

Anneme Mektuplar Gönderileri

Anneme Mektuplar kitaplarını, Anneme Mektuplar sözleri ve alıntılarını, Anneme Mektuplar yazarlarını, Anneme Mektuplar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Altıncı Mektup
Sonra. Son yılımdı okulda; sınıfımıza yeni bir öğretmen tayin edildi. Adı Safiye. Soyadı Akimova. Dil ve Edebiyat öğretmeni. Sınıfa girdiği gün her şey değişiverdi. O güne değin içinde yaşadığım dünyam yüce bir kubbeye dönüştü. Denizler dondu. Irmaklar kurudu. Çiçekler döküldü. İzler silindi. Kuşlar sustular. Işıklar söndü. Şarkılar kesildi. Üşüyordum. Ölüyordum sessizce. Son gücümü toplayıp bir ateş yaktım porselen dağların yamacında. Elime ne geçtiyse ateşe attım. Kızılcık ağaçlarını, badem dallarını ölü şırasız üzümleri; çiçekleri, kelebekieri, karıncaları, kurbağaları, kertenkeleleri.. her şeyi her şeyi o ateşe attım. En sonunda kendimi de o ateşin içine attım.
Sayfa 130 - Ötüken Yayıncılık
Altıncı Mektup
Gençtim. Güçlüydüm. Sevgi ve güçlü umutlarla silâhlıydım.
Sayfa 120 - Ötüken Yayıncılık
Reklam
Beşinci Mektup
"... Gerçeklerden kaçıyorsun... Hayattan, kendi kendinden kaçıyorsun. Kör değilsin, gerçeği görmek istemiyorsun sadece. Kendi içinin kölesisin."
Sayfa 108 - Ötüken Yayıncılık
Beşinci Mektup
Beni böyle umutsuz görebileceğini düşünmüş müydün hiç?
Sayfa 95 - Ötüken Yayıncılık
Beşinci Mektup
Fontannaya'da senin yanındayken ruhumu yatıştıracak bir şey bekliyordum hayattan. Burada ise hiçbir şey beklemiyorum. Daha fazla. Burada kafesimin dışındaki hayattan kopuğum, özlediğim hayata hiçbir zaman kavuşamayacağıma göre ben gerçekten ölüyüm. Ama yürüyen, yanın yöresini gören, benim olmayan bir hayat içinde yaşayan bir ölüyüm.
Sayfa 94 - Ötüken Yayıncılık
Beşinci Mektup
Hey unutulamayan gençlik!
Sayfa 94 - Ötüken Yayıncılık
Reklam
Dördüncü Mektup
Geçen yılın yazı babamla birlikte üstüne oturup konuştuğumuz sıraya oturdum. Geçen yılki durumumu düşündüm. Geçen yıl da ezik ve mutsuzdum. Ben her zaman ezik ve mutsuzum. Ama o gün... O günkü mutsuzluğum başkaydı. Yeni filizler fışkırmayacaktı gövdemden. Güneş ışığında ısınmayacaktı yapraklarım. Kuşlar konmayacaklardı dalıma, budağıma. Özlemler uyanmayacaktı içimde. Çiçeklerim açmayacaktı. Ölüm, bir hiçsizlikse eğer, ben ölüydüm.
Sayfa 89 - Ötüken Yayıncılık
Dördüncü Mektup
"Sen hiç hapsedildin mi? "diye sordu. Ve cevabını beklemeden konuşmasını sürdürdü: "Yok, hapsedilmedin tabii. Ben de. Ne var ki şiirlerini okurken tutukevleri hücrelerinde çaresiz insanları düşünmekten alamadım kendimi. Sen, Sovyet sistemi içinde yetişmiş, Enstitü öğrencisi genç bir adam... Sen zamanımızın dışında, hatta Sovyet insanına yabancı bir şey arıyorsun hayatta. Gerçeği söylemek gerekirse, ben seni anlamıyorum. Bizim gerçeklerimizi kavrayıp şiirlerinde yansıtmak şöyle dursun, kaçıyorsun bizim gerçeklerimizden. Ama nereye? Durup düşündün mü hiç? Bu kaçış nereye götürecek seni?.. Kendin de bilmiyorsundur."
Sayfa 87 - Ötüken Yayıncılık
Dördüncü Mektup
«Sen Saniye misin?» diye sordum. Başını salladı. «Birini mi bekliyorsun?» Dudakları belli belirsiz kıpırdadı. «Kimi?» diye sordum. «Seni,» dedi, yavaşça. «Geleceğimi biliyor muydun?» «Evet,» dedi. Bakışları hâlâ soğuk ama ilgiyle bakıyordu artık bana. «Çok mu bekledin?» «Kırk yıl,» dedi Saniye. Ve bacaklarını Bozkaya üstünden yere indirerek, karşımda durdu. «Kırk yıl!» dedi gene. «Kırk yıl! Çevrene bak. Evler çöktü, toz oldu. Tarlalar kurudu, çöl oldu. Alçaklarda kalan bağlar göl oldu, yükseklerde olanlar yoz oldu. insanlara ne oldu diye sorma! Bir çoğunu kurşuna dizdiler, telgraf direklerine astılar; geride kalanları ufkun ötesinde başka dünyalara alıp götürdüler. Bir ben kaldım, ve annem.
Sayfa 78 - Ötüken Yayıncılık
Dördüncü Mektup
Dün gece, yatağımın içinde yatarken, karşıki pencere camında bir tablo gördüm. Sarımsı bir tabloydu. Sokak lambasının yansısı olduğunu düşünerek, gidip pencere perdesini çektim. Tablo silinmedi camdan. Yatağımın içinde uzanmış, pencereye bakıyordum. Tablo değişiyordu durmadan. Bir an Kızıltaş'taki ev oluyordu. Başka bir anda Pilibaşı ve karınca öbekleri; Topkaya ve kızılcıklar; sonra sırtlarında bohçaları, sürgün trenlerine doğru yürüyen kadınlar ve çocuklar; şaşkın yüzlü bir sürü ihtiyar...
Sayfa 76 - Ötüken Yayıncılık
Reklam
Dördüncü Mektup
Halide'yle karşılaşmamızdan az sonraydı, beni şen ve güler yüzlü gördüğün gün: "Tanrı'ya şükür, mutlusun," demiştin. Mutlu muydun? Doğrusu ben benim bugünkü kafesimi örüyordum o günlerde. Şimdi burada bu kafes içindeyim. Bazan kafesimi kafes değil de, çevremde yıllar yılı ördüğüm, içinden çıkılmaz yüksek bir duvar gibi görüyorum.
Sayfa 74 - Ötüken Yayıncılık
Üçüncü Mektup
Çaylarımızı içerken arada bir Halide'nin getirdiği içi üzüm dolu sepete bakıyordun. O günkü mutlu yüzün bugün de gözlerimin önünde. Halide Hastalar bağından sadece bir sepet üzüm değil, Kızıltaş'taki evi getirmişti dersin sana. Benim için ise Halide'nin kendisi bir Kızıltaş'tı ve omuzlarına dökülü gür saçlarında düğümlenmiş bağlar, Pilibaşı, Soğuksu kıyıları, Ayı Dağı, Topkaya bütün güzellikleriyle çözülerek beni kendilerine çağırıyorlardı.
Sayfa 68 - Ötüken Yayıncılık
Üçüncü Mektup
"Bu fani dünyaydı yeriniz Öldünüz dalı çiçeği görmeksizin..."
Sayfa 68 - Ötüken Yayıncılık
Üçüncü Mektup
Sabah saatlerinde dönüyordum eve, yüzüm soluk, üstüm başım perişan; ve eşikte kusmuk. Ama hasta değildim, Anne. Benim hürriyetimdi hasta olan.
Sayfa 66 - Ötüken Yayıncılık
Üçüncü Mektup
Ertesi günün akşamıydı, İsmail Boylu'nun bir an önce eve girip yerleşmesine izin verdiğini açıkladı ikimize. Ve o andan sonra Kızıltaş'la ilgili hâtıralarımız içimize gömüldü, kaldı. Sen, sadece evi değil, bütün Kızıltaş'ı yüreğinin içine aldın ve dişlerini sıkıp yüreğini kilitledin. Yanılmıyorsam, sen o akşam ihtiyarladın, Anne. Kızıltaş senin yüreğin içinde öyle kilitli kaldı. Kuşkusuz, hayata gözlerini yumarken de Kızıltaş senin yüreğinin içindeydi. Ben ise... Ben başkaydım, Anne. Ben, benim şair ruhumla tabiatın ve Tanrı'nın aşk ve kutunu kazandım. Ağır ağır ihtiyarladım ben; ve ağır ağır sönüyorum. Ve Kızıltaş'ı kilitlemedirn içimde. Kızıltaş'ın bağları ve bahçeleri, inekleri ve keçileri, serçeleri ve saksağanları, kertenkeleleri ve kurbağaları bugün de minnettarlar bana.
Sayfa 64 - Ötüken Yayıncılık
612 öğeden 496 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.