Antik Yakındoğu

Umberto Eco

En Eski Antik Yakındoğu Gönderileri

En Eski Antik Yakındoğu kitaplarını, en eski Antik Yakındoğu sözleri ve alıntılarını, en eski Antik Yakındoğu yazarlarını, en eski Antik Yakındoğu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Thetis, oğlu Akhilleus'a yeni silahlar yapması için Hephaistos'a başvurur. Hephaistos'a işe koyulur. Bu kalkan mükemmel bir 'biçim' e sahiptir; evrenin tamamı dairenin ve eşmerkezli kısımlarının sınırları içerisinde yer alır ve Hephaistos bu biçim içerisinde dünyayı, denizi, gökyüzünü, güneşi, ayı, yıldızları, Pleiadesleri, Orion'u ve Büyükayı'yı, bayramları ve toplumsal törenlerle iki büyük şehri, tarım ve hayvancılık faaliyetlerini, hasadı, avı, kırsal dansları tasvir eder. Büyük Okeanos ırmağı her sahneyi çevreleyip sınırlar ve kalkanı evrenin geri kalan kısmından ayırır. Kalkan, kenarlarının dışında başka bir şeylerin olabileceğini düşünmemize izin vermez; kalkan sonuçlanmış bir dünyadır; sanatın bir düzen, bir hiyerarşi ile tasvir edilen şeyler arasında figür-fon ilişkisi içeren ahenkli tasvirler oluşturabilmesinin, yani Biçimin tezahürüdür.
Antik Çağ'a Girişten
Yunan dünyası için çirkinlik ve kötülüğün türleri bir sapiantı konusuydu. Bakklıos'un alyarında Seilenoslar sarhoş ve itici olduklari kadar gülünç iseler de, Şölen'de Sokrates'in en cömertinden toprağa şarap dökme adetlerine karşı koyması büyük bir cesaret örneği olarak görülüp övülür. Yunan kültüründe, gizem dinlerine ilişkin ayinlerin
Reklam
Antik Yakındoğu Girişten
Antikçağda Yakındoğu'yu eskiden beri "uygarlıkların beşiği" olarak görmeye alışkın almamızın nedenlerinden biri, bu yakıştırmanın yüzlerce kitapta kul­lanılmış olmasıdır. Ancak, devasa miktarda yazılı belge ve arkeolajik bulgu sa­yesinde dunyanın bu kısmında, Klasik "uygarlıkların" oluşumundan binlerce yıl önce gerçekleşen olaylara ulaşabilme gibi büyüleyici bir beklentiye rağmen bu tanımlama günümüzde rahatsız edicidir. Bu rahatsızlığın kaynağı, Batı uy­garlığına uzun zamandan beri hakim olan "uygarlık" ve "beşik" ikilisinde yatar. Çünkü çok basit bir varsayım temel alınmaktadır, bu da bize göre önce Yunan, sonra da Roma, yani Klasik dünyanın mirasının temsil ettiği o "uygarlığın" ar­dında daha eski bir temelin olması gerekliliğidir. Bu temel coğrafi olarak uzak (veya en azından göreceli olarak uzak), ama Yakındoğu'nun yazıyı kullanan, şe­hirler inşa eden, hesapla ve ticaretle haşır neşir olan kadim halklarının olduğu gibi kültürel açıdan uygun ise daha da iyidir. Zaten XIX ve XX. yüzyıllarda Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin belli başlı müzelerini zenginleş­ tiren Doğu kaynaklı eski eser koleksiyonlarına eşlik eden "beşik" kavramının yakın bir gelecekte ortadan kalkmayacağı bellidir, çünkü bu kavram günümüz­ de, Batı tarih yazımından tamamıyla farklı bir şekilde, bu bölgede var olan genç devletlerin ulusal gururunu desteklemeye hizmet etmekdir.
Göçebelerle yerleşik hayat sürenler arasında öncesi veya sonrası -yani bir toplum türünden diğerine geçiş aşaması -değil, bir arada var olan bu unsurlar arasındaki ilişkinin farklı aşamalarinın ayrı ayrı yorumlanması me­selesi söz konusudur. Bazı tarihi şartlarda savaş veya siyasi kriz durumlarinda kentsel yapılarda görülen merkezkaç eğilimler
HALAF KÜLTÜRÜ
Yakındoğu'da VI. binyılın büyük kısmı, daha doğrusu 6000 ile 5200 arasında­ ki dönem Halaf kültürüyle bağdaştırılmıştır. Bu kültüre atfedilebilecek çanak çömlek ilk olarak Sir Leonard Wolle tarafından 1912-13 arasında Türkiye'de, Gaziantep'in güneydoğusundaki Karkamış'ta ve Max von Oppenheim tarafın­ dan 1911-1929 arasında Irak'ta, Musul
Çanak Çömleksiz Neolitik B Çağının özellikle son dönemi burada varlığını his­ settirir ve hemen sonraki Geç Neolitik Çağla arasında sıkı bağlantıların ol­duğu görülür. Aksaray ilinde, Melendiz nehrinin kıyısında bulunan Aşıklı Hö­yük ve Musular, Çanak Çömleksiz Neolitik Çağla Çanak Çömlekli Çağ arasında bir köprü oluşturur. Aşıklı Höyük'ün kronolojik tabakalanması VIII. binyılın tamamını kapsar. Yerleşimierin büyük, münferit, dörtgen evierden oluştuğu Güneydoğu Anadolu'da gözlemlerin tersine, Aşıklı köyünde mimari yapılar bitişik tarzdadır. Buradaki yapı bütünleri iki yol ile geniş merkezi bir avlunun çevresinde, yoğun gruplar şeklinde yer alırlar. Her bir yapı dörtgen planlı olup birden fazla odaya bölünmüştür. Evlerde dış kapılar olmayıp sadece odalar arasında geçişler söz konusudur. Yapılara asıl giriş çıkışın çatılardan yapılınış olması muhtemeldir. Konut mimarisinin büyük kısmı kerpiçten yapılmıştır ve taş temellerden yoksundur. Yerleşimin etrafı, sadece bir kısmı zemin çizgisinin üzerinde kalan bir duvarla çevrilidir. Aşıklı tamamıyla tarıma geçmiş bir köy­dür, ama avcılık da tamamıyla terk edilmemiştir,
Reklam
127 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.