Araplar'ın Türkistan'a Girişi

Zekeriya Kitapçı

Sayfa Sayısına Göre Araplar'ın Türkistan'a Girişi Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Araplar'ın Türkistan'a Girişi sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Araplar'ın Türkistan'a Girişi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sulu Han diye yazılır, ADAM diye okunur
Dinamik Türkeş Hakanının bu üstün başarıları; müslüman Araplar karşısında çok sıkıntılı bir devir geçirmekte olan Aşağı Türkistan'daki Türk varlığı ve bu arada yerli halk için nerede ise yeni bir nefes borusu ve bir ümit olmuştur. Zira bu dirayetli Türkeş Kağanı; Horasan'a gönderilen beceriksiz Arap valilerinin kısa zamanda korkulu bir rüyası ve adeta bir kabusu olmuş, onlara bir türlü rahat ve huzur vermemiştir. Bu bakımdan Araplar O'na "Hakan, Türk hükümdarı, en büyük hükümdar" ve "Ehi Müzahim; Araplar'a zor günler yaşatan zahmet veren" kimse lakabını takmışlardır.
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Su-lu Han ve Aşağı Türkistan Hakimiyeti Meselesi
Sulu Han, pek tabii olarak bu fırsattan yararlanmış ve Araplarla kıyasıya bir mücadeleye girişmiştir. Çünkü onun bu yönde iki önemli hedefi vardı. Bunlardan: Birincisi; Arapların İç Asya'ya doğru ilerlemelerini durdurmak, tehlikenin kendilerine yaklaşmasını önlemek, bundan daha da önemlisi yerli halkın kayıtsız şartsız bir "Arab tebası" haline gelmesini durdurmaktı. Bu endişesinde Su-lu Han, pekte yalnız değildi. Nitekim Semerkant hükümdarı İhşid oğlu Guzek (Akşit Oğuz-bek) de aynı endişeleri duymuş ve yerli halkın körü körüne bir Arap tebeası haline gelmesine bütün gücüyle karşı çıkmıştır. Diğeri ise; uzun tarihi seyri içinde hemen her devirde Türklüğün en karakteristik özelliklerini taşıyan ve Türklerin tarihi hak sahibi bulunduğu Aşağı Türkistan (Maverau'n-Nehr)dan Arapları, her ne pahasına olursa olsun, sürüp çıkarmaktı. Zaten burası coğrafi bakımdan Ana yurt'un bir parçası olduğu gibi, demografik yapı bakımından da Türktü. Müslüman Araplar, bölgeye ayak bastıkları sırada mahalli hanlıkların hepsi Türk hanedan ailelerinden gelen prensler tarafından idare edildiği gibi; Araplara karşı harbeden savaşçı unsurda tamamen Türklerden oluşuyordu. Ceyhun Nehri "Arilerle - Turaniler" arasında geleneksel bir sınır olduğuna göre Araplar mutlaka nehrin öte tarafına yani İran'a sürülmeli idi.
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Reklam
Türkler ve aristokrat Türk Prensleri; Gök Türklerden sonra, Batı Asya da Türk militarizminin bu yeni temsilcileri olan Kara Türkeşlere büyük ümidle bakmışlar ve onları; bu zorba Araplara karşı kendilerini koruyacak belki de kurtaracak bir varlık olarak kabul etmişler ve Aşağı Türkistan halkına yardıma çağırmışlardır. Asıl bundan sonradır ki M. Watt'ın da dediği gibi "Araplar için tam yirmi sene devam edecek bir gerileme devri de başlamış oluyordu"
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Sevdim bu şairi :D
Said'in Türklere karşı bu korkaklığı, daha doğrusu pısırıklığı çevresinde alay konusu olmuş ve müstehcen hicviyeler yazılmıştır. Nitekim, el-Hicri adındaki Arap şairi, bu konudaki şiirinin bir beytinde Said' le şu şekilde alay etmektedir; "Harbe değilde sanki düşmanla oyun oynamaya eğlenmeye gidiyorsun! Oysa senin kılıcın kınında sarkıp duruyor ama başka şeyin kalkıktır" Evet, bu şekilde halkın diline düşen ve Türkeşlere karşı fazla bir başarı sağlayamayan Huzeyne (ev dadısı) Said azledilmiş ve yerine Said b. Amr el-Haraşi vali olmuştur (722).
Sayfa 137 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Tahtadan maşa Araptan Paşa olmaz
Müslim; İç Asya seferlerine devam etmek istiyordu. Hazırladığı büyük bir ordu ile hareket etmiş ve Seyhun nehrini geçerek Ferganeye doğru ilerlemiş ve yol boyunca bütün meyveli ağaçları da keserek merkeze ulaşmış hatta şehri kuşatma hazırlığına bile başlamıştı. Müslim'in böyle, hem de bir vahşet halinde ilerlediğini haber alan Türkeş Hakanı; onu, arkadan vurmak üzere derhal harekete geçmiş ve Ferganeye yürümüştür. Müslim, Türk Hakanının çevik kuvvetlerle üzerine geldiğini öğrenince herşeyi olduğu gibi yüzüstü bırakmış ve Araplara, bütün güçleri ile geri çekilme emri vermiştir. Müslim öylesine kaçıyordu ki; artçı birliklerinin, Türk Hakanı tarafından imha edilmesine bile aldırmayarak yoluna devam etmiş, bütün harb ağırlıkları; teçhizat ve yiyecekler ki bunların haddi hesabı yok'tu, hepsini yaktırmış ve bin bir güçlükle Türk süvarilerinin takibinden kurtularak Semerkanda ulaşabilmiştir.
Sayfa 138 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Türgeşler karşısında başarısız olan ve bu bakımdan sık sık azledilen Arap valilerinin bu durumu Emevilerin en değerli halifelerinden biri olan Hişam b. Melik' in halife olmasına kadar devam etmiştir (724-743).
Sayfa 139 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Reklam
Geri17
80 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.