Dolu dolu bir sevda hikayesi okuyacağımı umarak başlamıştım bu kitaba. Okudum evet, ama abartılmadan, masumiyetine dokunulmadan ince işlenen bu sevda hikayesinin yanında, Çanakkale'yi okudum, farklı coğrafya ve kültürlerde aşkı, anneliği, savaşı, hasreti okudum. Mürid, mürşid olmayı okudum satır aralarında... Memleketin dağını, denizini, acısını, merhametini, kanla karılan toprağını, suya gerek kalmadan aklanan şehidini... Bu kitapta ummadığım, hazırlıksız yakalandığım öyle çok şey okudum ki, şimdi kitabı elime almak için dahi yüreğimi bir yoklamam gerekecek. Bahadır abinin kitaplarının böyle bir etkisi oluyor galiba. Üslup, yazım, hikayenin akışı tartışılır belki, zevk meselesi, lakin anlattığı dertler öylesine biz, öylesine gerçek, öylesine insanın bamteline dokunuyor ki kitabı kapattıktan sonra cümlelere sığmayacak bir yürek burkulması kalıyor benim elimde. Bu durumda da tartışmaya değil, elimizi kalbimize koyup, "Eyvallah" demeye hacet duyuyor insan. Eyvallah Bahadır abi, kaleminize, yüreğinize, derdinize sağlık.