Atalarımızın Gök Tanrı Dini

Ergun Candan

Sayfa Sayısına Göre Atalarımızın Gök Tanrı Dini Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Atalarımızın Gök Tanrı Dini sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Atalarımızın Gök Tanrı Dini kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kurt konmuş bu ovaya, vatan demiş oraya, On erkek çocuk doğmuş, kavuşmuş bir yuvaya. Çocuklar beslenmişler, büyüyüp eğlenmişler, Dışardan on kız almış, onlarla evlenmişler. On çocuk, "On boy" olmuş, boylar da bir soy olmuş, Türemiş çoğalmışlar, bu ova insan dolmuş. Dağları eritmişler, Dünya'ya erişmişler, "Demirci" olmuş kalmış, bu işe girişmişler. Bu anlatım Ergenekon Efsanesinin bir özeti gibidir.
kendi kültürümüze kendi insanımız bile yabancı
Yunan Mitolojisi tüm dünyada tanınırken, aynı şeyi bir Türk Mitolojisi için ne yazık ki söyleyemiyoruz. Bunun da tek sebe­ bi kendi mitolojimizle ilgili yeterli araştırmaların bizler tara­fından yapılmamış olmasıdır. Sırf bu nedenle 1996 yılında dünyaca tanınmış araştırma­cı yazar Eric Von Daniken yurdumuza geldiğinde kendisine özellikle belki dikkatini çeker ve daha sonra kitaplarında yer verir düşüncesiyle, "Türkler'in Kurt'tan Türeyiş Efsaneleri" hak­kında ne düşündüğünü Kanal D'ye program yaptığım yıllarda bir röportajda kendisine sormuştum. Ne yazık ki, kendisi daha önce bunu hiç duymadığını söy­lemişti... İşte o zaman, kendi kültürümüzü dışarıya ne kadar az anlatabildiğimizi daha iyi anlamıştım...
Reklam
Dünya bir deniz idi, ne gök vardı, ne bir yer, Uçsuz bucaksız, sonsuz, sular içreydi her yer. Tanrı Ülgen uçuyor; yoktu bir yer konacak, Uçuyor, arıyordu, bir katı yer, bir bucak. Kutsal bir ilham ile nasılsa gönlü doldu, Kayıptan gelen bir ses, ona bir çare buldu. T Tanrı uçar dururdu, insan oğluysa tekti, O'da uçar, uçardı, sanki Tanrıyla eşti. Uçar, hep uçarlardı, yer yoktu konmazlardı, Tanrı idiler çünkü, ondan yorulmazlardı.
başkurtlar ve kazaklar yağlı bir paçavrayı tutuşturup hastanın çevresinde "alas... alas..." diyerek dolaştırırlardı. buna "alaslama" derlerdi ki bu kelime anadolu türkçesinde "alazlama" şeklinde muhafaza edilerek günümüze kadar gelmiştir. ateşte temizlenme anlamına gelen bu kelime, altay şamanlarının dualarında çok sık geçerdi.
Sayfa 115 - sınır ötesi yayınlarıKitabı okudu
altaylıların ateşe karşı yaptıkları dualarda ateşi güneş ve aydan bir parça olarak görürlerdi. ayrıca ateşin tanrı ülgen tarafından gönderildiğine inanırlardı. ateşi su ile söndürmek, ateşe tükürmek, ateşle oynamak kesin olarak yasaktı.
Sayfa 115 - sınır ötesi yayınlarıKitabı okudu
al sözcüğü üzerine
eski türklerde "al" rengi bugün kullandığımız kırmızı renginden kısmen farklılık göstermekteydi. al rengi, güneşin şafak vakti yani güneş doğmak üzereyken ve yine batmak üzereyken gökyüzüne yansıttığı kırmızımsı renktir. (...) bugün hâlâ "kırmızı bayrak" değil, "al bayrak" ; "kırmızı kan" değil, "al kan" sözcükleri kullanılmaktadır. "al" sözcüğü türk lehçelerinde, "yüce" , "kudret" ve "yüksek" anlamlarına gelir. altay dağının adı da bu "al" sözcüğüyle ilintilidir. al: yüce-yüksek, tay: dağ anlamına gelir. yani al-tay: yüce-ulu dağ, yüksek dağ anlamındadır. yine başka bir örnek vermek gerekirse yermek, aşağılamak anlamında "karalamak" derken, yüceltmek, övmek, kutsamak karşılığında "allamak" sözünü kullanmaktayız. bugün dilimizde kullandığımız "allamak pullamak" tabiri de bu geleneğin uzantısıdır.
Sayfa 117 - sınır ötesi yayınlarıKitabı okudu
Reklam
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.