"Milli Egemenlik; yine yaptığım kimi konuşmalarda belirttiğim gibi, milletin, kendi kuvvetlerini yalnız kendisi için kullanmasını, milletin başkaları için değil, yalnız kendi varlığı ve çıkarları için çalışmasını sağlar. Milli Egemenlik milleti başarılı ve muzaffer kılar, bunun güzel bir örneği bağımsızlık savaşımızdır."
M.Kemal Atatürk
Türk Genci!
Aklını başına topla.
"Geçmişin gericileşmiş, çürümüş zihniyeti ölmüştür... Yurttaşlarım! Ülkeniz sizindir, Türklerindir. Bu ülke tarihte Türk'tü, bugün Türk'tür ve sonsuza kadar Türk olarak yaşayacaktır."
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Aydınlanma felsefesinin başlıca kavramlarından biri de “ulusal benlik” bilinci, “ulus” ya da “millet” dediğimiz toplumsal birim kavramıdır. Bu anlayışın Türk toplumunda yerleşmesinde, tartışmasız, en büyük hizmeti Mustafa Kemal Atatürk yapmıştır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1983), Atatürk’ün ulusçuluk duygusunu şöyle tanımlar: “Sınırsız bir gurur, sınırsız bir onur...” Bence, bu niteleme “sınırsız bir kendine güven” duygusunu anlatmaktadır. Ancak “kendine-güven”in dayanağı, “salt bir nitelik” değil, bilimsel veriler olmalıdır. Bu tutumu, özellikle Avrupa karşısında böyledir.
Yalnız Aydınlanmacı Ruh'tur doğruyu, iyi ve güzel olanı taşıyıp, yaşatan. O Ruh'tur ki, bir candan diğerine geçen: Mustafa Kemal'e, ölümsüz Mustafa Kemallere...
Bir ezeli savaş vardır, Aydınlanmacı Ruh'la Skolastik Ruh arasında. Her doğru, her iyi ve güzel şey karşısında onu yok edecek bir kuvvet belirir. Onu yok etmek için karşısınıza muhalif, gerici, karanlık bir kuvvet çıkar. Bu Skolastik Ruh'tur. Bize buna irtica da denir. Ancak her ne olursa olsun, yürüyüp giden, daima üstün gelen ve gelecek olan Aydınlanmacı Ruh'tur. Çünkü doğru yalnız ondadır.
İki Mustafa Kemal vardır: Biri benim, Zübeyde'den doğan, et ve kemikten, birey, geçici Mustafa Kemal...Diğeri, Ölümsüz Mustafa Kemal, Türk ulusunun bağrından doğan... Onu "ben" sözcüğüyle anlatamam: o, ben değildir, o bizdir.