Biraz sonra Enver Paşa ile karşı karşıya bulunuyorduk. Enver biraz zayıf düşmüş, rengi solmuş bir haldeydi. Söze ben başladım:
"Biraz yoruldun," dedim
"yok o kadar değil," dedi.
"Ne oldu?"
"Çarpıştık, o kadar..."
"Şimdiki vaziyet nedir?
"Çok iyidir, "cevabını verdi.
Ben Enver Paşa'yı üzmek istemedim. Konuşmayı kendi vazifem üzerine çevirdim: