“Son söz, son bakış... Ölüm ondan ne götürdü, ne bıraktı? Çehresi fırçalarda, gövdesi heykellerde, sözleri sayfalarda, anısı millette ve eseri vatan halindeki vatanda... Giden pek yok gibi.”
''Cephedeki zaferi onun kılıcı kazandı; fakat içerideki davayı kazanan hitabetidir. Onun o kadar muhalifi vardı, niye yenildiler? Hitabetinin devliği... Hepsi o deve çarpıyor ve çarpıp devriliyordu.''
“Kasım’ın 10. sabahı, Perşembe... Masamda yorulunca Boğaz’a bakarım. Deniz düşünceyi dinlendirir. O gün denizden ve manzaradan çok bayrağa takılıyım. İki gündür raporlar yine fena. Bu krizi de atlatacak mı?
Fakat ne o? Bir kıpırdanma, bir iniş; ah lanetli gerçek, bayrak yarıya indi. Yıllardır o oraya geldikçe, yakut bir müjde halinde parlayan bayrak. Şimdi neye benziyor? Al bir kefene mi, akan kana mı? O artık bir bayrak değil; sönen bir alev, devrilen bir şafak mı?
Ne çıkar, ne söylersen söyle, her şeyi şu yarıya inen bayrak söyledikten sonra.”