Öne Çıkan Ateizm Gönderileri

Öne Çıkan Ateizm kitaplarını, öne çıkan Ateizm sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Ateizm yazarlarını, öne çıkan Ateizm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilimsel bilgiyi şaşmaz bir kılavuz olarak gören ve her şeyin nihai açıklamasını bilimden bekleyenler, bilimsel kalıpların sürekli değişmesi ve evrenin şans, olasılık, tesadüf gibi basit izahlarla geçiştirilemeyeceği gerçeği karşısında varlığı kavrama hususunda bir ''algılama bunalımı'' yaşamaktadırlar.
Doğrusu erişebildiğimiz tüm gerçekliklerin içerisinde benlik aynı zamanda fizikselliğin en belirgin, en mutlak ve en tehlikeli biçimidir. Öncelikle, kişinin benliğini inkâr etmesinin kendisiyle çelişmesi anlamına geleceğini söylemek gerekir. "Var olduğumu nasıl bilebiliyorum?" sorusuna bir profesörün verdiği ünlü cevap, "Peki bu soruyu kim soruyor?" olmuştu. Benlik, bizim olduğumuz şeydir, sahip olduğumuz değil. Birinci şahıs bakış açımız "Ben"den doğar. Benliği analiz edemeyiz, çünkü gözlenebilir veya tanımlanabilir zihinsel bir hal değildir. Hepimizin farkında olduğu en temel gerçeklik, insan kişiliğidir ve bu kişiliğin anlaşılması yaşamın kaynağına dair bütün sorular hakkında anlayışlar sunar ve bir bütün olarak bu gerçeklikten anlam çıkarır. Benliğin fizik veya kimya açısından açıklanmasının şöyle dursun, tanımlanmasının bile mümkün olmadığını biliyoruz: Bilim benliği keşfetmez; benlik bilimi keşfeder. Benliğin varlığını açıklayamayan hiçbir evren tarihinin tutarlı olamayacağını biliyoruz.
Reklam
Eğer, ereksel açıklamanın altında yatan nedensel ilişkiler değilse, başka ne olabilir? Bu noktada cehaletimizi kabul etmekten başka elimizden bir şey gelmediğinden, bu ereksellik görüşünü savunmanın en iyi yolu nedensel açıklamaya göre daha iyi bir konumda olmadığımızı itiraf etmektir... Görünen o ki ateistin metafizik olarak oldukça şüpheli bir şey gündeme getirmek yerine, evren yasalarının niçin hayattan yana açıklama sevdasından vazgeçmesi daha iyi olacaktır. Öyle görünüyor ki, teist bu tikel muharebeyi kazanmıştır.
Sayfa 125Kitabı okudu
Tanrının varlığı ve etkinliği konusundaki tartışmalar aydınlanma döneminde daha farklı bir sürece girmeye başlamıştı. Özellikle D. Hume'un nedensellik konusundaki itirazları ve Kant'ın antinomileri tanrının varlığı ile ilgili delilleri felsefî anlamda zayıflatmaktaydı. Bunun ötesinde, kilise kaynaklı din-bilim çatışmasından bilimin açık ara farkla galip çıkması dinden ciddi bir kopuşa yık açmaya başlamıştı. Aslında meşhur bilim adamlarının ifadeleri incelendiğinde, doğrudan tanrının varlığına değil, kilisenin baskısına yönelik itirazların olduğu hemen anlaşılacaktır.
Din ve hakikat adına yanlış takdim edilen şeylere tepki gösterilmesi doğaldır. Bu noktada akla hemen ilk gelen şey, Nietzsche'nin "tanrı öldü" ifadesidir. Ancak burada Nietzsche'nin öldüğünü ileri sürdüğü tanrının, kilisenin "insan-tanrı" olarak takdim ettiği şey olduğuna dikkat edilmesi gerekir. Tevhit inancına göre değerlendirecek olursak, aslında böyle bir "insan-tanrı" zaten hiç var olmamıştır. Bu anlamda bakılırsa "tanrı öldü" ve "tanrı yoktur" terimlerinin aynı şeyleri ifade ettiği söylenemez. Nietzsche tarafından öldüğü ileri sürülen tanrı kilisenin ürettiği tanrıdır ve böyle bir tanrı anlayışının ölmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle öncülüğünü Nietzsche, Camus ve Sartre gibi düşünürlerin yaptığı nihilist bunalım, "tanrı yoktur" ifadesinden ziyade "tanrı olmamalıdır" tezine yöneliktir. Bu düşünürlerin batı tarihinin rahatsız edici tecrübelerinden kaynaklanan mazeretlerinin bulunduğu söylenebilir, ancak çoğu zaman aşırılıklara kaçtıkları da göz ardı edilmemelidir. İnsanlığı katı bir rasyonalizm ve pozitivizm ile irrasyonellik arasında sıkıştırarak bunlar içinden bir seçim yapmaya zorlamanın çözüm olamayacağı görülmüştür.
Tanrı hakkındaki bilgileri ancak kendisinin bize bildirdiği kadarı ile edinebiliriz. Kendi gözlem, deney ya da çıkarımlarımızla tanrı ile ilgili gerçek bilgileri türetemeyiz. Çünkü tanrı varlık kategorisi itibarıyla bizim bulunduğumuz fenomenler dünyası kapsamında olmadığından evrenin bir parçası değildir. Ateistler, herhangi bir nesneyi inceler gibi tanrıyı ele almak ve masaya yatırmak konusunda ısrar etmektedirler. Bu yaklaşım tanrı ile nesneler dünyası arasındaki mahiyet ve kategorik farklılığın anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Bilim, duyu organları vasıtasıyla doğrudan ya da dolaylı incelenebilen, ölçülebilen obje ve olayları inceler. Tanrı, pozitif bilimlerin inceleme konusu yapabilecek veya test edilebilecek bir nesne değildir.
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.