Bir de Dostoyevski var. Bir de Beethoven var. Bir de Kafka var. Tolstoy da var. Bütün bu saydıklarım, dünyayı iliklerine kadar, büyük ateşleri, maceraları içinde yaşayan kişiler..
"Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... insanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya...
Hırsızların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin, bol bol bulunmadığı ne demek! Hiç olmadığı bir dünya! Sevilmeye layık küçücük kızların orospu olmadığı, geceleri hacıağaların minicik kızları caddelerden yirmi beş lira pazarlıkla otellere götürmediği, her genç kızın namuslu bir delikanlıyla konuşabildiği, para için namus, ar, haya, hayat, gece, gündüz satılmadığı bir dünya... Muhabbet tellâllarının günde otuz lira kazanmadığı bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... kafanın kolun, çalışabildiği zaman karnın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söyleyemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetler kıvranan adamın, korkmadan ve yanlış tesfir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya..."