Veren, vermeye mecbur olmamaya mecburdur. Alanın, verileni bir karşılıklılık ekonomisine düşmeden, yani borçlanmadan kabul etmesi için, minnettarlık duymaması bir yana, verileni körce farketmeyerek nankörce alması gerekir.
Modern Avrupa felsefesinin özgürlük mefhumu, somut dünyayı akla tabi hale getiren idealist bir eğilim, siyasi özgürlük mefhumu ise akla dayanarak tarihsel belirlenimi reddeden bir liberalizmin işaretini taşır.
Hiçbir zaman size bakan gözleri güzel ya da çirkin bulamazsınız, ne renk olduklarını fark edemezsiniz. Başkasının bakışı, gözlerini maskeler, sanki gözlerinin önünden gider"
Sartre, Varlık ve Hiçlik'ın "Başkasının Varoluşu" bölümüne şaşırtıcı bir biçimde "utanç" deneyiminin yönelimsel yapısını betimleyerek başlar. Utanç, birincil olarak "başkasının önünde kendinden utanmaktır". Bayağı bir hareket yapmakta, örneğin burnumu karıştırmaktayımdır, ama eğer tek başımaysam bunun için yargılayıp ayıplamam kendimi, fakat başımı kaldırdığımda, birinin bunu gördüğünü fark ettiğimde hareketimin bayağılığından utanırım, çünkü başkasına göründüğüm halimle yargılarım kendimi. "Başkasının beni gördüğü gibi olduğumu" fark ettiğim (reconnaisssance) zaman söyleyecek hiçbir şey bulamayarak tepeden tırnağa bir titremeyle sarsılırım
Levinas yaratıcı kaynakla ilişkiyi, Descartes gibi "sonsuzluk fikri" yoluyla düşünür. "Mükemmel olmadığını bilmek için mükemmelin fikrine, sonsuzluk fikrine sahip olmak gerekir der Descartes"
"... Bir misyoner tarafından başından aşağı su döküldüğünü fark eden, ölmekte olan bir köle, misyonerden bunu neden yaptığını açıklamasını ister. Misyonerin cevabı şu olur: 'Cennete gidebilmen için/ Siyah köle buna karşı şöyle cevap verir: 'Beyaz insanların bulunduğu bir cennete gitmek istemiyorum.' Sonra arkasını döner ve ölür.
Hegel, Bernal'in dediği gibi zamanı için "tipik bir şahsiyet"tir. "Avrupa'yı sever, Hint'e saygı duyar, İslamdan nefret eder ve Afrika'yı tamamen aşağılar."
Cornford'a göre "felsefe doğumunda bilimsel bir kuramdan çok mitik bir kurguya yakın" dır. "İyonyalıların fiziğinin ne ilhamı ne de yöntemi bugün bizim 'bilim' dediğimiz şeye benzer." Pre-Sokratikler "deney yapma" nosyonuna ya da pratiğine sahip değillerdir. Pre-Sokratik düşünce, aklın doğa üstüne yaptığı saf ve kendiliğinden bir düşünümün ürünü değildir.
Pre-Sokratiklerin yaptığı şey, dinin geliştirdiği mitik dünya görüşünü, daha soyut bir terminoloji kullanarak daha laik bir çerçeveye aktarmaktır. Pre-Sokratik düşünürlerin evrenin oluşumuna ilişkin açıklamaları, evrenin oluşumuna ilişkin mitlerin temel izleklerini yeniden ele alır ve geliştirir. Kısacası Cornford'a göre, pre-Sokratik felsefe, miti başka türlü bir söylemle yeniden yazar.