Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması kitaplarını, Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması sözleri ve alıntılarını, Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması yazarlarını, Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öyle açgözlü ve kavgacı bir insan doğası hayaletidir ki bu, bir yolu bulunup hükmedilmediği takdirde, toplumu anarşiye sürüklemesi kaçınılmazdır. Bu zapt edilemez hayvana ilişkin siyaset bilimi, esas itibariyle birbirleriyle tezat içinde olan iki alternatif biçimde karşımıza çıkar: Bu alternatifler, hiyerarşi veya eşitlik; monarşik otorite veya cumhuriyetçi güçler dengesidir. başka deyişle bu iki biçim, ya insanların doğal özçıkarlarını (ideal olarak) dışsal bir güç varlığıyla kısıtlayan bir tahakküm sisteminden oluşur veya özgür ve eşit güçlerin olduğu, her bir gücün çatışan tikel çıkarlarının (ideal olarak) ortak çıkarda uzlaştığı, kendi kendini örgütleyen bir sistemdir.
''Özetle ve genel olarak söylemek gerekirse, akrabalık ilişkilerinde başkaları, kişinin kendi varoluşunun özellikleri haline gelir ve kişi de başkalarının varoluş özelliklerini üstlenir. Bununla, fenomologların, tüm dolaysız toplumsal ilişkilerin özelliği saydığı, bakış açılarının birbirinin yerini almasını kast etmiyorum. Kastım, belirli ilişkilerin bütünleşmesi ve dolayısıyla, başkalarının kişinin kendi varlığına katılması. Bu durumda, şayet 'ben başkası' isem, başkası da benim ereğimdir.
Akrabalar birbirinin parçası olarak, birbirlerinin yaşamını sürer ve birbirlerinin ölümünü ölürler. Kişi, diğerlerini hep aklında tutarak, bir ilişkiler bağlamı içinde iş görür ve eylemde bulunur; dolayısıyla çocuğu, kuzeninin çocuğu, kocası, klan üyesi, dayısı ya da başka bir akrabasının adına hareket eder. Bu bağlamda, Marilyn Strathern Yeni Gine halkına ilişkin şöyle bir tespitte bulunur: Ne faillik ne de belirli bir amaç doğrultusunda hareket etme bireyselliğin basit bir ifadesi sayılabilir; zira başkasının varlığı, kişinin kendi faaliyetinin içsel koşuludur.''
İnsan dediğimiz varlık, neredeyse bir hayvan gibi yaşadığı karanlık bir geçmişten uygarlaşarak gelen, bu yüzden de bu hayvani doğayı hâlâ bir ölçüde içinde taşıyan bir mahlûk mudur? Yoksa insan yeryüzünde var olduğundan bu yana hep bir kültür içinde, bir topluluk içinde belirli göreneklere göre mi yaşamıştır? Yani aslında Batı düşüncesinin
Gayet güzel bir kitaptı fakat nedense marshall sahlins'ten çok eleştirdiģi batılı düşünürlerin insan doğası hakkındaki görüşlerini daha gerçekçi buldum.