Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İttihat ve Terrakki Cemiyeti

Bayrak Kalpak Revolver

Hakan Boz

Bayrak Kalpak Revolver Gönderileri

Bayrak Kalpak Revolver kitaplarını, Bayrak Kalpak Revolver sözleri ve alıntılarını, Bayrak Kalpak Revolver yazarlarını, Bayrak Kalpak Revolver yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Trakya bölgesindeki örgütün kurulması ise Talat Paşa'nın girişimleri ile başlamıştır (Zürcher, 2013: 137, Küçükkılınç, 2016: 283, Ahmad, 2015: 85). Almanya'dan dönen Talat Paşa, istasyonda Edirne Valisi tarafından karşılandığında, Talat Paşa valiye bir halk teşkilatı kurmasını emretmiştir. Kısa bir süre sonra Teşkilat-ı Mahsusa ajanları bölgeye gönderil­ miştir (Akşin, 1989: 69, Zürcher; 2013: 137). Talat Paşa yurt­ dışına çıkmadan bir gün önce Edirne Mebusu ve arkadaşı Faik Bey'i (Kaltakkıran) çağırıp Trakya'nın Türk olduğunu kanıtlayacak bir halk teşkilatı kurmasını emretmiştir. Edirne önderlerinden Tüccar Yolgeldili Kazım Efendi'nin bürosun­ da yapılan 2 Kasım 1918 tarihli toplantıda da Trakya-Paşa­ eli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurma kararı alınmıştır (Bıyıklıoğlu, 1992: 128). Batı Trakya'nın savunulması için 10 Kasım 1918'de Batı Trakya Komitesi adı altında bir başka ce­miyet kurulmuş ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile çok yakın olarak çalışmıştır.
Sayfa 317 - PDFKitabı okudu
Yüzbaşı Resneli Ahmet Niyazi'nin anılarında şu şekilde yazılıdır: "Bütünüy­le okuma ve yazmadan mahrum olup dünya gidişini takipten uzak olan millet, idarenin kendi hayatına ve sosyal yapısına olan tesirini kavrayamıyor ve onun tahammül edilmez istibdadı altında inliyor­du. " (Resneli, 1326:1)
Sayfa 242Kitabı okudu
Reklam
Savaş sırasında, İttihat ve Terakki'nin bu kararları doğrultusunda önemli bir aşama da şeri mahkemelerin, Şeyhülislamlık yetkisinin alınmasıydı. Çünkü yabancı devletler sürekli olarak dini kurallarla yönetilen mahkemelerde bir hıristiyanın yargılanamayacağı savını öne sürmekteydi. Bu nedenle şeri mahkemelerin dini makam olan Şeyhülislamlıktan alınıp, siyasi bir makam olan Adliye Nezareti'ne bağlanması zorunluydu. Talat Paşa da anılarında bu olaya yer vermiş ve yıllardır Şeriye mahkemelerinde düzenleme yapılmasının İttihat ve Terakki kongre programlarında olduğunu ancak kapitülasyonların kaldırılmasından sonra ancak buna teşebbüs edilebildiğini anlatmıştı. (Talat Paşa'nın Anıları, 1986:179) Gerçekten de bu teşebbüste kapitülasyon düzeninden kurtulmak çabası da hesaba katılmıştı. Halil Bey de Adliye Nazırlığı'ndan itibaren bu konuyu ele almış, parti genel merkezinde nazırların toplantısında bu konuyu kendisinin önerdiğini anılarında belirtmiş, gazete ve mecmualarda yargı birliğinin sağlanması için propaganda yapılması işinin Ziya Gökalp'e verildiği için bu fikrin ona ait sanıldığını da eklemişti. (Halil Menteşe'nin Anıları, 1986:181)
Sayfa 188 - pdfKitabı okudu
Ziya Gökalp
Türklere bir millet karakteri kazandıracak ve bir Türk kültürünün oluşmasına katkıda bulunacak etkenlerden biri milli ekonomidir.
Özellikle Tanzimat ile birlikte din ve mezhep ayrımı gö­zetmeksizin herkesi yasa önünde eşit sayan bir toplum an­layışı getirilmeye çalışılmış ancak, bu arada da yabancılara onların imparatorluk içinde konumlarını güçlendirecek ay­rıcalıklar da verilmiştir. Osmanlı'nın bu çelişkisini anlamak gerçekten zordur.
Sayfa 187Kitabı okudu
Kapitülasyonların 9 Eylül 1914'te kaldırılması, halk nezdinde ve kamuoyunda görüldüğü gibi büyük kutlamalar ile karşılanmıştı. Ve bu tarihin bir bayram (id-i milli) olarak kutlanması için de karar alınmıştı. Özellikle H. Cahit'in buna önderlik etmesi, olayı çok ciddi bir duruma sokmuştu. Hükümet 9 Eylül tarihinde kapitülasyonları kaldırma kararını birer nota ile elçiliklere gönderdiği gibi, matbuat müdürleri aracılığıyla da gazetelere göndermişti. Halkın haberi gazete matbaalarından öğrenmesi sonucu, caddeler insanlarla dolmaya başladı. Karar öğleden sonra öğrenildiği için karanlık basmıştı. Ancak İstanbul'un çeşitli bölgelerinde binlerce halk, başlarında mızıka takımları ve zurnalarla milli havalar çalarak gösteriler yapmaktaydı. (Ikdam 10 Eylül 1914)
Sayfa 181Kitabı okudu
Reklam
1913 yılı başlarında ise, Mahmut Şevket Paşa, sadrazam olması sonrasında Cavit Bey'i kapitülasyonların kaldırılması için Paris'e göndermişti. Ancak başarılı olunamamıştı. (Sabis, 1943:13) Osmanlı hükümetinin bu konudaki tutumu oldukça sertti. İstanbul'da Bulgaristan elçiliğinde verilen bir ziyafette Rus elçisi Giers'in Ittihatçı Halil Bey'e bu konuda neden katı olduklarına dair sorduğu soruya Halil Bey'in verdiği yanıt, Osmanlı hükümetinin olaya bakış açısını göstermekteydi; "Sefir hazretleri unutmayınız ki bir ihtilal partisiyiz. Sultan Hamid'den hürriyetimizi aldık. Kapitülasyonları lağvederek istiklalimizi almak da bizim gayemizdir. Yeni kapitülasyon asla. Filvaki siz çok kuvvetlisiniz. Memleketimizi istila edebilirsiniz, son kurşuna kadar döğüşürüz, fakat yeni kapitülasyon asla." (Halil Menteşe, 1986:75).
1908 yılında Avusturya-Macaristan'ın yıllardan beri işgal altında bulundurduğu Bosna-Hersek'i ilhak etmesi, Osmanlı ülkesinde daha önce örneği görülmemiş bir ekonomik boykot olayına neden olur. (Elmacı 1996: 17) Boykot olayı, İttihat ve Terakki tarafından örgütlenmişti. Bunun sonucunda halkın da büyük desteğiyle uygulanan boykotun Avusturya'ya zarar vermesiyle daha önce, boykot bitmeden Türkiye ile anlaşmayacağını söyleyen Avusturya-Macaristan Dışişleri Bakanı Arenthal, sonunda 26 Şubat 1909 Protokol'una razı olmuş ve bazı tavizler vermeye zo- runlu kalmıştı. 26 Şubat 1909 protokoluna bakılacak olursa, protokolun 6. maddesiyle, Avusturya-Macaristan da (1891 yılında Almanya'nın kabul ettiği gibi) ekonomik kapitülas- yonların kalkmasını kabul ediyordu. 7. ve 8. maddeleriyle ise diğer devletlerin Osmanlı'daki postaneleri kapatılırsa, kendi postanelerinin de kaldırılacağını ve kapitülasyonların kaldırılması konusunda Osmanlı'ya destek olacağını kabul ediyordu.
Sayfa 175 - PDFKitabı okudu
Osmanlı Devleti Kırım Savaşı'ndan sonra başlayan kapitülasyonların kaldırma çabalarına 1908 sonrasında, İttihat ve Terakki'nin ekonomi politikası gereği hız vermeye başlamıştı. Bu amaçtaki İttihat Terakki Cemiyetinin 1908 yılında kabul edilen siyasal programının 9. Maddesinde yer alan " cins ve mezhep tefrik edilmeksizin herkes musavat ve hürriyet-i tammeye malik ve aym mükellefiyete tabidir. Bilcümle Osmanlı- lar huzur-u kanunda ve memleketin hukuk ve vezaifinde musavi olup umum teba ehliyet ve kabiliyetlerine göre miinasip olan memuriyetlere kabul olunacaktır. Gayrimüslime dahi ahz-ı asker kanununa tabi tutulacaktır" (Tunaya, 1998:66) şeklindeki açık- lama, cemiyetin yasa önünde herkesin eşit olduğu ve buna bağlı olarak da aynı mükellefiyetlere sahip olması gerektiği düşüncesinde olduğunu göstermekteydi.
Sayfa 169 - PDFKitabı okudu
Kürtçü yazarlar ısrarla bir Kürt tehcir kanunundan bah­ sederler. Maksatları Ermeni tehcirinin bir benzerinin bu kanunla hatta Ermenilerden önce Kürtler için de yapıldığı iddiasıdır. Hemen her Kürt tezi gibi bu da asılsızdır.
Sayfa 157 - PDFKitabı okudu
Reklam
Dönemin önemli devlet adamlarından olan İktisat Nazı­rı Cavit Bey, yabancı sermayenin ülkeye sokulması için her türlü kolaylığın gösterilmesi taraftarı olmasına karşın, ya­bancıların mali kontrolüne ise her zaman karşı olmuştur. Bunun için de devletin mali siyasetini Düyun-u Umumi­ ye'den kurtarmak üzerine kurmuş, borçlanma konusunda da Düyun- u Umumiye'nin hükümete kefil ve aracı olmasına da razı olmamıştır. (Akşin, 1998:396) Avrupa piyasalarının ünlü borç arayıcılarından olan Cavit Bey, (Tunaya, 1998: 331) kapitülasyonların yıkıcı ve insafsız karakterini de bir felaket olarak tanımlamış ve kapitülasyon içerikli baskıların ezikliği altındaki bir toplumun ruh halini de yansıtmıştı.
Sayfa 170 - PDFKitabı okudu
İttihat ve Terakki Cemiyeti kapitülasyonların kaldırılma­sı konusunu ilk defa 1911 kongresinde görüşmüştü. Buna paralel olarak, tü m vergilerde reform yapılmasının, adalet­ siz, nispetsiz temettu vergisinin yabancılara da uygulan­masının ve anonim şirketlerin yeni kanuna bağlanacağının, açıklanması da ilk olma açısından önemlidir ve 1914 yılı ve sonrasında gerçekleştirileceklere de temel oluşturacaktır.
Sayfa 170 - PDFKitabı okudu
Attila İlhan
İttihatçılar da vardı hilâl bıyıklıydılar Sustasına basılmış birer çakıydılar Mor kumrular patlıyordu câmilerden Mavzerlerin gözü dönmüştü Kara kalpaklıydılar Bir tambur kanat çırpmasın İtrî'den Eksiksiz bütün ölmüşlerimiz ayaktaydılar Kılıçlar çekilmişti Bâkî'nin gazellerinden Budin'den yaşlı sipahiler Ezan okumaktaydılar Ertuğrul Gâzi mi tutmuştu Kemal Paşa'nın ellerinden Oğuzlar mıydı yoksa Bismillah Yeniden başlamaktaydılar..
Bu dönemde İttihat ve Terakki'nin fikri omurgasını ünlü Türk pozitivist Ahmet Rıza Bey (d.1858, İstanbul - ö.26 Şubat 1930, İstanbul) ve söylemleri oluşturmuştur diyebiliriz. 1908 öncesinde Ittihat ve Terakki'nin tarihi önderi konumunda olan, en azından 1895 ile 1908 arasında Cemiyet'in en önde gelen ismi olan Ahmed Rıza'nın düşünsel kaynakları arasında be­lirleyici konumda olan Yeni Osmanlı hareketinin liderleri olan pek de meşrutiyetçi sayılmayacak Şinasi ve Namık Kemaldir. Ahmet Rıza Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni 'halis bir Türk ve Müslüman cemiyeti' olarak tanımlar (Akşin, 1980: 57- 62).
Sayfa 143 - PDFKitabı okudu
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.