Ah Bedriye ah neler sığdırmışsın ömrüne…
Kitabı okurken sinirlendim, üzüldüm, güldüm, ağladım. Ama en çok üzüldüm. Neye üzüleceğimi bilemedim.
Evliliğindeki sorunu kimseye demeden eve dönen Sülbiye’ye mi üzülsem
Üstüne çocuğundan daha küçük kuma getirilen Zeynep’e mi üzülsem
Daha çocukken gelin olan gittiği evde kumasını ana bilen uzun bir hayat yaşayıp herkesin ölümü izleyen Bedriye’ye mi üzülsem
İstemeye istemeye beyi ile evlenen ona analık eden kadınlara kuma giden Süreyya’ya mı üzülsem bilmiyorum. İçimde burukluk var kitap bittiğinden midir yoksa Bedriye ile geçirdiğim günlerden midir?
Kocaman bir hayatta istemediği yerden dönen yolla hayatı şekillendi Bedriye’nin. Koca ömrü başkaları için harcadı gitti.
Erkek deli divane sevgisini göstermez, erkek üşümez, erkek ekmeğini taştan çıkarır, erkek hata yapmaz, erkek asla korkmaz…! Bunları kim söylemişti de kural edilmişti? Aciz kaldıklarında kendilerini küçücük hissetsinler diye kadınlar mı uydurmuştu?
Bedriye aslında herkesin içinde olan bastırılmış minik ezilmiş kadın..
Bunu insanın kendi kendine itiraf etmesi için galiba bir yazarın bu denli içten ifadesini bekliyordu. Bence bu kitabı klasiklerin arasına almak gerek. Çünkü Türkiye'de hala bir şey değişmiş görünmüyor ve 50 yıl sonra da kitaplıktan çıkarıp okunduğunda da Bedriyeler olacağı için anlatım ve acı olduğu gibi aynı ve yıpranmamış olacak.. Sevdim bu kitabı..
Sizin ailenizde de mutlaka ömrünü başkalarının istekleri ve kararlarıyla köle gibi törpülemiş ve aslında ona sunulanları yaşamak istemediği halde yaşamak zorunda bırakılmış bir kadın vardır. Bu belki de sizsiniz! Nereye kadar susulur ve başkaldırılmaz? Sabrın limiti nerededir? Kabullenişin, tevekkülün dayandığı duvar ne kadar yüksektir?
Bedriye, sizin hayatınızdaki kırılgan kadın, asırlardır tekrar tekrar yaşanan rutin hataların özeti bir gerçek yaşamdır. Kırk yaşında itibarlı bir adamın, on üç yaşındaki ikinci karısı olmak bir çocuğu nerelere götürebilir? Hele hele kuması annesi yaşındaysa! Yüz yıl öncesinin hayat ve beden tecavüzleri sizi ne kadar örseleyebilir bilmiyorsanız, kitap bittikten sonra öğreneceksiniz. Bedriye yüzyıllardır yaşıyor. Belki siz değiştireceksiniz...
Bedriye, sizin hayatınızdaki kırılgan kadın, asırlardır tekrar tekrar yaşanan rutin hataların özeti bir gerçek yaşamdır. Kırk yaşında itibarlı bir adamın, on üç yaşındaki ikinci karısı olmak bir çocuğu nerelere götürebilir? Hele hele kuması annesi yaşındaysa!
"Güzel olmak neye yarar, Bedriye? Kocan sadece seni mi sever güzelsin diye? Çocukların ellerini öpmeye daha sık mı gelirler? Güzel olunca acı çekmez mi yürek?"
Soyadı kanunun çıkmasıyla, Erkekgillerden Hamdi "Erkek"soyadını aldı. Ancak hanımlarından hiçbirine resmi nikâh yapma girişiminde bulunmadı. Kendi içinde bir "suçlu" aralığından mı, yoksa hangisinin gözyaşı daha büyük kestiremediğinden mi bilinmez.
Erkek deli divâne sevgisini göstermez, erkek üşümez, erkek ekmeğini taştan çıkarır, erkek hata yapmaz, erkek asla korkmaz..! Bunları kim söylemişti de kural edilmişti?
Neden erkekler hep "daha erkek" görünmek isterler diye düşünürken, gözünün önüne Mehmet'in kolunu kırdığında, "Hiç acımıyor kii!" diye avaz avaz ağlayarak hekime gidişi geldi.