Ben Beyrut.
Hayatımda ilk kez hapis nedir, mahpusların bilinçleri nasıl olur öğreniyorum.
Beni hâlâ dirilerin dünyasına bağlayan telefon -ne şans- olmasaydı oksijen yetersizliğinden boğulurdum.
"Ben Beyrut.
Yüzüklerini, bileziklerini, gerdanlık larını suda yitiren su kraliçesi...
Ben Akdeniz'in ayak altına düşen incisi...
Ben mitolojinin cıva ile zehirlenmiş mavi balığı...
Ben; ilencin, şeytanların, korsanların; denizcilerini boğazlamak, hazinelerini yağmalamak üzere kovaladığı gemi...
Ben particiliğin kazurat kanallarında yüzerken boğulup ölen suçsuz kız çocuğu...
Ben yavrularına fırından 1 kilo ekmek alırken belinden hançer yediğiniz Şems (Güneş).
Ben Beyrut. Sizin mermi şeridiyle, ahşap tabutla, ölüm ilanıyla değiş tokuş ettiğiniz, hak etmediğiniz sevgi şiiri..."