Ben Beyrut.
Her zaman başımı susuz kumlara gömdüm. Sorunlara karşı perdelerimi kapattım. Siyaset yolunun gürültülerini, olaylara ilişkin radyo yorumlarını, sıradan basit yurttaşın sözlerini işitmek için kulaklarıma pamuk tıkadım.
Doğal ve siyasi sınırlarımın Allah'ın inayetiyle ve Avrupa'nın ve dünyanın dostluğuyla korunmuş olduğunu düşünüyordum sanki.
Sonra kül devri geldi,
Haydutların, kan Dökücülerin, asalakların, Anarşistlerin ve asalakların devri geldi.
Kuşların gökyüzüne, Bulut'un yağmura, denizin balığa, Feyruz'un sesinin Feyruza karşıt olduğu devir geldi.
Özgürlük su gibi sözcük;içine döküldüğü kabın biçimini alır.
Onu düz bir kaba koyarsanız düz olur.
Yuvarlak bir kaba koyarsanız yuvarlak olur.
Kendi halinde bırakırsanız bir Çingene'nin saçları gibi dağılır,çılgınlığının önüne kimse geçemez.