Küçük yavru ölümün ne olduğunu bilmiyordu ama her hayvan gibi oda acıların en büyüğü saydığı ölüm gibi bir şeyin varlığından içgüdüsel olarak haberdardı.
Dondurucu kuzey ülkesinde yapılan yolculuk sırasında yok olan bir köpeğin ardından söylenenlerin hepsi bu kadarcıktı.
Daha nice köpeğin ya da insanın ardından belki ancak bu kadar söz söylenirdi.
Canlı yaratıklardan sakınmalı, onlara karşı ayağını denk almalıydı.
Cansız varlıklar oldukları yerde kalıyorlardı, oysa canlı yaratıklar hareket halindeydiler, ne yapacakları önceden kestirilemiyordu.
Birlikte avlandıkları günler, açlığa omuz omuza katlandıkları o kıtlık dönemleri, unutulup gitmişti. Aşk gözlerini döndürmüştü, şimdi karın doyuracak av bulmaktan daha önemli ve daha acımasız Bir işin eşiğindeydiler.
Tıpkı bir köpek gibi heyecanlıydı, gelgelelim bakışlarında bir köpeğin bağlılığı değil de dişleri kadar kıyıcı, soğuk, acımasız bir açlığın amansızlığı okunuyordu