Savaştaki bu karmaşadan memnundu; çünkü bu yabanı aşk yarışmasıydı, yalnız ölenler için trajedi olan bu durum doğal dünyanın aşk trajedisiydi. Hayatta kalanlar için ise trajedi değil zafer ve kavrayıştı.
Yavru kurt korkunç bir hırsa kapıldı.Soyunun yırtıcı damarı kabarmıştı. Anlamını kavrayamıyordu, ama gerçek yaşamın ta kendisiydi işte bu, duyuyordu bunu. Yemek için öldürmek, bu uğurda dövüşmek yaradılışında vardı, yaşamına egemen olan yasa zorunlu kıldığı için yapıyordu bunu, böylece dünyada var oluşun anlamını yavaş yavaş kavramaya başlıyor, yaşadığını kanıtlamış oluyordu. Bu amacın gereklerini yerine getirirken yaşamın taa doruğuna vardığını duyuyordu.
İçinde yaşadığı dünyayı adamakıllı tanımıştı. Bomboş ve maddiydi bu dünya. Kaba, sert, acımasız ve soğuktu. Sevgiden, okşamadan, sevecenlikten eser yoktu bu dünyada.
Gelgelelim ikisi de insandı işte. Bu hiçlik, ıssızlık ve tehlike evreninden geçerek, kendilerine uzayın boşlukları kadar uzak, yabancı ve ölü gibi görünen dünyaya kafa tutan ufacık birer serüvenciydiler.
Sayfa 7 - Oda Yayınları- 2.baskı, Nisan 1982- Çev: Bedia MekânsızKitabı okudu