Bundan böyle her şeyin dış görünüşüne karşı sonsuz bir güvensizlik içinde olacaktı. Bir şeye inanması için önce onun iç yüzünü, gerçeğini öğrenmesi gerekecekti.
Çünkü Güzel Smith’te korkakların zalimliği vardı. Kendisine lafla veya yumruguyla meydan okuyanların karşısında el etek öperek salya sümük ağlayıp sızlanır,
bunun intikamınıysa kendinden zayıf yaratıklardan alırdı.
Bütün canlılar gücü sever; Güzel Smith de bunun istisnası
degildi. Kendi türü içinde güç gösterme imkanı bulamayınca kendinden zayıf yaratıkların tepesine binip içindeki hıncı
bu şekilde çıkarıyordu. Ama Güzel Smith, kendi kendini yaratmış değildi, bu yüzden de ona bir suç yüklenemezdi.
Dünyaya çarpık çurpuk bir beden ve zalim bir zekâyla gelmişti. Onun hamurunu olusturan seyler bunlardı ve dünya bu hamuru hiç de nezaketle yogurmamisti.
...insanlarla ilişkinin temeli bağlılık değil, sevgiydi. Seversen, bağlılık hissediyordun. Sadece insan diye birine bağlanmak saçmaydı. Sevgi denen duygu hoşlanmayla başlıyor, zaman içinde büyüyordu; bir anda doğup, bir çırpıda ölmüyordu.